Nisa ile akşama kadar Ankara'yı gezmiştik. Ankara'nın sadece bir kaç yerini gezmiştik zamanında Nisa ile, Kara harp okulunda iken.
Şimdi tüm Ankara'yı gezmeyi tamamlamıştık.
Söylemeyi unuttum, Nisa benim çocukluk arkadaşımdı. Küçüklükten onunla asker olmaya karar vermiştik, ve başarmıştık da. Bırakmaya da niyetimiz yoktu.
Sağlam dostluklar çocukken başlar.
Günün sonunda karargaha dönmüştük. Nisa ile aynı oda da kalıyorduk, üst rütbeliler olarak. Tim ise bir oda da topluca kalıyordu. Koğuş misali.
Askeriyenin kapısından girip, binaya yürümeye başladık. Önümüze dimdik bakarak yürürken, bahçede çardakta oturan kişiler dikkatimi çekti. Beni yakalayan timdi bu. Başların da ise yine o adam vardı.
Yüzbaşı Alparslan Serter Çakırgöz.
Onları iki aydır görmemiştim çünkü, beni yakaladıkları operasyondan bir hafta sonra iki aylık bir operasyona çıkmışlardı. Sanırım operasyondan döneli bir kaç gün olmuştu.
Üzerinde ki bakışları hissetmişcesine gözlerini birden bizim olduğumuz tarafa çevirdi. Üstüm olduğundan, kısa bir baş selamı verip önüme döndüm ve karargah binasına girdim.
Nisa, önden gitmiş odaya girmişti bile, bende arkasından girip kapıyı ardımdan örttüm.
"Oğlum eşek gibi gezdik, yarın götümüzü yırtacak adam." diyip kendimi yatağa attım ve gözlerimi kapattım. Uykumu alsam iyi olacaktı.
Saat akşam 8 idi. Ve sanırım saat sabahın dördünde ayakta olacaktık.
"Amaaan koy göte gitsin tertip, çekmediğimiz eğitim mi sanki? Bizim çaylaklar düşünsün gerisini." diyerek kıkırdadı.
Bende hafifçe gülüp, "Bakalım Ercüment binbaşının hareketlerine dayanabileceklermi? Eğitimler neyse de, adamın baskısı fena." dedim.
"He valla oğlum. O adamın laflarını çekeceğime, on yıl ton balığı yerim daha iyi."
"Uyu la hadi, belli olmaz adamın işi bir bakarsın, bir saat sonra başımıza dikilmiş."
"He doğru. Hadi, Allah rahatlık versin tertipim." diyip gözlerini kapattı Nisa.
"Eyvallah gülüm, sanada." diyerek kendimi uyumaya zorladım.
.
.
.
Kapıya atılan yumruklar ile, gözlerimi açıp etrafıma bakındım.
"Koğuk kalk kalk kalk!"
Eyvah. Başladık yine.
İçeri Ercüment binbaşının girmesi ile, hazırola geçip tekmil verdim.
"Üsteğmen Birçe Başat/Şanlıurfa Emredin komutanım."
Göz ucuyla Nisa'ya baktığımda onun çoktan ayakta olduğunu gördüm. Ne olduğunu anlamak istercesine, bir bana bir binbaşıya bakıyordu.
Şoke oldu tabi garibanım.
Binbaşı, Nisa'nın karşısına geçip yüzüne doğru bağırmaya başladı.
"Uyan üsteğmen, uyan. Vatan seni bekliyor."
Ardından devam etti..
"Üç dakika içinde, eğitim alanında olun hanımlar. Saate bakmanıza gerek yok, ben söyleyeyim; Saat, 4'ü 22 geçiyor. Dakika, 25 olduğunda eğitim alanında sizleri görmezsem, olacakları tahmin bile edemezsiniz." diyip kapıyı sertçe örtüp odadan çıktı.