8

8.5K 638 207
                                    

Eğitimin 9. gününü de geride bırakmıştık. İlk bir kaç gün baya zorlanmıştık, iyice paslanmıştık ama geri kalan günler bizi etkilememişti bile.

Şu an yine eğitimdeydik. Sabah saat 06:20. Tabi eğitime daha gün aymadan, 03:30'da başlamıştık.

Metreler süren parkuru sonunda bitirdiğimde, ellerimi dizlerime koyup soluklanmaya başladım.

Üstüme düşen gölge ile başımı kaldırdım. Binbaşı.

"Birçe sizlerden daha önemli bir görevim var. Eğitiminizin bitmesine 3 gün kaldı, bu sürede sizlerin başında benim yerime, Yüzbaşı Alparslan Serter Çakırgöz olacak. Komutanınıza bir terbiyeslik istemiyorum, Birçe. Bana nasılsanız o'na da öyle olacaksınız. Anlaşıldımı asker?"

Hazır ola geçip, "Emredersiniz komutanım." diyerek onu onayladım.

"Aferin asker. Şu andan itibaren, Alparslan yüzbaşı ile berabersiniz. Komutanın arkanda." diyerek arkasını döndü ve gitti.

Arkama baktığımda, yakaladığından beri kolumu deşen yüzbaşıya baktım.

Çattık yine.

"Beni takip et." diyerek önümden yürümeye başladı.

Arkasından ilerledim. Timin olduğu yere geldiğimiz de, karşılarına geçerek konuşmaya başladı.

"Ben Yüzbaşı Alparslan Serter Çakırgöz. Geri kalan eğitim günlerinde, başınızda ben olacağım arkadaşlar. Şimdiden başlayalım."

"Birçe ve Nisa, Parkur alanına yerleş!"

Nisa ile yerlerimize doğru koşup yerleştik. Başlamak için komut bekliyorduk. İlla ki izliyordu bizi, sabahtan beri parkurdaydık tekrar başlamaya ne gerek vardı?

"Başlayın hanımlar!" diyen yüzbaşının sesi kulağıma geldiğinde, büyük, fazla hızlı olmayan adımlar atmaya başladım. Parkurun başında fazla hızlı olursak geriye kalanında götümüz yırtılırdı.

Parkurun ortasına geldiğimde, Nisa ile berabere gidiyorduk. İkimizin aynı anda hızlanmamız ile, hafifçe sırıttım.

Sonunda parkur sonuna geldiğimizde, bir kaç adımla ben yenmiştim. Nisa'nın yanına gidip kafasını tutarak öptüm.

"Aslan tertipim hele, tazı mısın nesin?" dedim gülerek.

"Böbreklerim yırtıldı galiba tertip. İç kanama geçiriyorum, hemen yüzbaşıya söyleyeyim bir revire uğrarım." dedi elimden kurtularak.

Ensesinden tutup "Eğitimden mi kaçıyorsun lan dümbük? Hiç bir yere gidemezsin, biz ne çekiyorsak o."

"Ee kızlar sohbetiniz bitti mi? Bittiyse, kazanan tekrar parkur alanına." dedi ileriden bağıran yüzbaşı.

Üst üste üçüncü kez mi parkur yapacaktım amına koyayım. Yenilen gitsin parkura, demek istesem de emre itaatsizlik yapamazdım. Hafif tempoyla koşarak, parkurun başına geçtim.

Bu sefer ki rakibim Mete idi.

Karşıdan bağırarak konuşması ile kafamı ona doğru çevirdim. "Komutanım yenilmenizi görmek istemiyorsanız, isterseniz yüzbaşı ile ben konuşayım?" dedi alayla.

Siktirtme alayını.

"Fazla eminsin, Mete. Façanı aşağı aldığım da ağlarsan, çakarım bir tane ona göre." diyerek göz kırptım ve önüme döndüm.

Tim ise keyifle bizi izliyordu, Film çekiyorduk da. Az sonra görürüm onların da götünü.

"Başla."

Büyük adımlarımla parkurda ilerlerken, güneşin saçlarıma vurup, beni bayıltacak kıvama getirmesi kötü oluyordu. Bayılmazdım fakat, yavaşlardım.

Mete'ye ve yüzbaşıya haddini bildirmek hissi hoşuma baya gidecekti. Daha da hızlandım.

Tenimin kıpkırmızı olup, dışardan her an sıçacakmışım gibi durduğumu biliyordum. Yaz aylarındaydık kardeşim, ne yapalım?

Parkur sonuna metreler kaldığını sonunda gördüğüm de, içimden kendime teselliler vererek önüm de olan Mete'yi geçmek adına sınırlarımı zorladım. Namus meselesi olmuştu artık bu, kazanmazsam namerttim.

Yüzbaşı ise beni daha da yavaşlatmak adına, küfür gibi sözler söylüyordu. "Bir kadın olarak, sadece bu kadar dayanabilirsin Birçe. Durmak istiyorsan söyle. Durmazsan da yenildiğini görmek seni epey üzecek." diyordu keyifle.

Bilmiyordu ki sözleri beni daha da hırslandırıp, hızlandırıyordu. Anlık gelen o son gücüm ile Mete'yi epey arkamda bırakarak. Parkuru kazandım.

Hızlı hızlı nefes almaktan, kalbim sıkışıyordu. Böbreklerime giren ağrılar, bana asla yardımcı olmuyordu. Bu sıcakta canımı teslim etmezsem şükredecektim.

Botlarıma gelen fazla sert olmayan darbeler ile, gözlerimi açıp neler olduğuna baktım.

Yüzbaşı, cehennem zebanisi gibi başımda dikilmiş ellerini arkasında bağlamış bir şekilde bana bakıyordu. Tek hamlede ayağa kalktım ve karşısın da hazır ola geçtim.

Bu hareket böbreklerimde ki ağrıyı daha fazla hissetmeme yol açtı.

"Kazanman senin için iyi olmuyor üsteğmen. Tekrar parkur başına geçeceksin.." diyerek kara gözlerini yüzümün her zerresin de dolandırdı.

Yakışıklı ve yapılı bir adamdı fakat gıcık bir kişiliği vardı. Ona bakarken başımı epey yukarı kaldırmam gerekiyordu. Omzuna geliyordum, büyük ihtimal ile boyu iki metrenin üzerindeydi.

Birbirimizi süzmemiz bittiğin de ağzını açıp tekrardan konuştu.

"Kadınsın diye, sana merhamet edeceğimi düşünme."

"Eğitim de merhamet, vatana ihanettir komutanım. Aklınızın ucundan bile geçmesin." diyerek onu arkamda bırakıp, vücudum da hiç ağrı yokmuş gibi rahat bir tavırla parkurun başına doğru koşmaya başladım.


————————

saaasasasasasa nası olmuş🤪🤪🤪🤪

DAĞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin