Taehyung, kırgındı.
Jungkook'un evini büyük bir hışımla dağıtıp, yaşadığı hüsranla kendinin dağılmış parçalarını toplarken, jimin sayesinde ayakta kalmayı başarıyordu. Onun sayesinde bu evden çıkıyordu.
Taehyung çok kırgındı.
Bunu evi terkederken attığı adımlarından, nefes alış-veriş şeklinden, sıktığı yumruklarından anlayabilirdiniz ve bunun için onu tanımanıza gerek yoktu, bilmenize gerek yoktu sadece bir bakış onun her şeyini göz önüne koyabilirdi.
Sonucunda şeffaf biriydi. Her ne kadar öyle durmasa bile her ne kadar jungkook bunu göremese bile taehyung oldukça şeffaf ve dürüsttü.
Doğruydu.
Tıpkı onun gibi hava da biraz kırgındı. Hafif hafif bırakıyordu damlalarını asfalt zemine, bazen küçük gölcükler oluşturuyordu o damlalar, arada da taehyung'un sinirinden nasibini alıyorlardı. O, sert adımlarla, biriken öfkesi olarak gördüğü su birikintilerini ezerek geçiyor, etrafa saçılmasını sağlıyordu çamurlu suyun.
Onun için, öfkesi çamurlu suyken, etrafa saçılan damlalar jungkook'du.
Ve sanki her şey o gün kim taehyung gibi fazla kırgındı.
Hayatında tutunabileceği jimin'den sonra başka biri daha olduğunu sanıyordu, başka birini bulduğuna seviniyordu. Böyle şeyler zordu onun için. Küçükken de zordu, lisede onu gördüğünde de zordu, sadece bunu yenmiş gibi hissetmişti bir anlığına. Onunla eskisinden daha iyi olabilirim, ona tamamen tutunabilirim diye düşünmüştü ama yanılmıştı.
Her zamanki gibi...
Yine de inanamıyordu. Bir anda değişmezdi insanlar, özellikle onun tanıdığı jungkook böyle biri değildi, bunu yapamazdı. Kesinlikle bir şey olmuştu, ya kendisi yapmıştı ya da o esmer adam bunu mahvetmişti ama bir yandan ne olduysa oldu artık diye düşünüyordu, kesin olarak bunun gerçek sebebini artık asla öğrenemezdi.
O tam şu an, bu lanet ülkeyi terkediyordu.
Oysa buraya nasıl umutlarla gelmişti, ona inanan biri olduğunu düşünerek, her şeyi ona anlatmayı düşleyerek, nasıl da umutla dolup, heyecanla gelmişti.
Taehyung, her zaman yanılırdı bu yeni bir şey değildi. Yine de üzülmeden edemiyordu.
Onun gibi birinin güvenmesi zordu, saklandığı delikten çıkıp, tüm ülke peşindeyken bir uçağa atlayıp buraya gelmesi oldukça zordu, tehlikeliydi.
Can güvenliği yoktu onun ama değer diye düşünerek gelmişti buraya. Sonuçta her zaman bulamazdı ona inanıp güvenecek birini, hoş yine bulamamıştı ya.
Yine kandırılmıştı, yine yarı yolda bırakılmıştı.
Oysa tüm hislerini, gerçek hislerini ona gösterdikten sonra...Jungkook'un böyle yapmayacağına eminken nasıl taklaya gelmişti bilmiyordu. Onun küçüğü saftı, masumdu. Onu kendi büyütmüştü, kendi öğretmişti. Nasıl şimdi böylesine ihanete uğrayabilirdi ki?
Neredeyse önünde ağlayacaktım, diye düşünüyordu arabaya binerken, ağlamıştı da zaten. Neredeyse ona güvenecektim ve neredeyse ona tekrardan yalvaracaktım.
En azından yapmadım.
Gururu kırılmış hissediyordu. Jimin de arabaya bindiğinde, motoru çalıştırdı ve daha da detaylı düşünmeye başladı. Neden beraber duş aldıklarını, onun göğsünde uzanmasını, eski günler hakkında ki konuşmalarını, bunun gibi birçok şeyi sorguluyordu. Her şey iyi gidiyor gibiydi, her şey iyiye gidiyorken neden jungkook bir anda ona böyle yapmıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. perfectly fine ✓
FanfictionJungkook, açtığı canlı yayında gösterdiği eski arkadaşının kore'nin aranan bir numaralı seri katili olduğunu bilmiyordu. -- /2021