Taehyung'u kovmamdan sonra, yine burada kendimi odama kilitlemiştim. Bu iki oluyordu, hem de yeni odamdan çıkmışken tekrar buraya dönmek, biraz da komikti ve yine öylece uzanıyordum. Bir o yana bir bu yana dönüp, duruyordum. Ağlıyordum, tüm bu oda, ev bana o kadar dar geliyordu ki, sızlanıyordum ama asla yorganımın altından çıkmıyordum.
Havasızlıktandı sanırım, hem burnum tıkalı hem buraya kapalıydım. Bu yüzden yetersiz oksijen tüm şakaklarımı sızlatıyordu.
Burada ölmek istedim.
Burada, tam bu anda gerçekten ölmek istedim.
Çok fazla karamsar olduğumu düşünmesemde, genel olarak kendimi mutlu etmeye çalışan biri olaraktan, -ki bunu bir şekilde başarıyordum- Mesela yayın yapmak, hayvanları beslemek, oyun oynamak, müzik dinlemek azıcıkta söylemek... Mesela taehyung.
Bunlar beni mutlu eden şeylerdi o yüzden onları tüm enerjimi tüketene kadar yapardım, sonra uykuya dalardım. Uyumak çoğu insanın aksine benim için zor değildi, çok basitti. Hemen uyuyabilirdim, geçmişimi düşünmezdim ve her şeyden keyif alırdım, almasam bile alabilirdim ben ama şimdi...
Taehyung'un beni yıkaması, hem de bu şekilde geçmişimin berbat gerçekliklerini karşıma çıkarması, beni parçalamıştı.
Parçalanmıştım.
Gerçekten, tarif edemiyordum ama geçmişim bir bedene bürünmüş, geleceğimde karşıma dikilmişti. O da Kim Taehyung'du.
Benim insanlara, minnettarım diyerek tanıttığım kişi.
Kim Taehyung.
Benim en güzel ve en berbat anılarımı meğersem başrolüydü.
Midem bulanıyordu, gözlerim o kadar yanıyordu ki her ovuşturduğumda silmekten tahriş olmuş kenarları beni iyice acıtıyordu. Bok gibiydim. Berbat bir haldeyim, yıkılmıştım. Ne yapabilirim bilemiyordum, hiç bilemiyordum hem de.
Tekrara düşüyordum, tekrara düşecektim ama onun kim olduğunu öğrenmek beni mahvetmişti, tepeden tırnağa parçalanmıştım. Bunu yediremediğimden arka plana atıp boş veremiyordum çünkü ne zaman kendime gelmek adına derin bir iç çeksem, gidişat tekrarlanıyordu.
Beni kullandı.
Beni kandırdı.
Bana neler olduğunu biliyordu, benimle oynadı. O berbat biri, ben aptalım. Her şeyi hakediyorum, hakediyorum ve hakediyorum.
Benim içimde bir şeytan yaşardı, o da kim taehyung'un arkadaşıydı, benimle oynardı. Bir gün iyi diğer günü ise berbattı. Günü gününe uymazdı.
Gerçekten içimde bir şeytan vardı, önceden uslu olan ama kim Taehyung sonrası beni acımasızca vuran, bir şeytan.
Taehyung'un babası benden birçok şeyimi aldıysa, taehyung'da vermişti.
Daha kötüsünü.
Ben eskiden hayal kırıklığının bu kadar acıtacağını düşünmezdim çünkü realist bir tutumum vardı, kendimi önemserdim, kalkanım sağlamdı. Kılıcım da öyle ama acıtıyordu işte, hiç bu kadar şiddetli de deneyimlememiştim bu kırıklığı o yüzden bir çıkmazdaydım.
Güzel, büyük bir savaş olabilirdi ama daha vahşi ve ilkeldi.
Tüm bu her şeyi - taehyung ile olan konuşmamızı ya da ona saldırmamı- geride bırakalı bir gün oluyordu sadece, hala benim için ilk anki şiddetini koruyordu tabii ama onlar için bilemiyordum nasıldı. Evden gitmemişlerdi evet, gitmemişlerdi bu yüzden bende bu odadan asla çıkmıyordum, kapımın önüne eskiden de yaptığı gibi yemek bırakan jimin'i umursamıyor ya da taehyung'un yalvarışlarına kulak asmıyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/266644436-288-k24857.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. perfectly fine ✓
FanfictionJungkook, açtığı canlı yayında gösterdiği eski arkadaşının kore'nin aranan bir numaralı seri katili olduğunu bilmiyordu. -- /2021