"Sesinin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum." İçine çektiği sigara dumanının kalanını tam yüzüme üflediğinde, tutunduğum balkon demirlerini sıkmış ve gözlerimi yakan dumana karşı yüzümü buruşturmuştum. "Güzel değil zaten."
Değildi. Kendime karşı objektif olmuyordum belki ama değildi. Şarkı söylerken boğuk çıkardı, tellaffuzum biraz zayıf kaçardı ve tizleri beceremezdim. Bir şey üstünde kusursuz olmadığım sürece iyi olduğumu kabul etmezdim,nasıl edecektim ki?
Benim için iyinin tanımı, kusursuz olmaktı. Herkes için böyle olmalıydı, yanılmadığıma emindim ama çokta haklı olmadığımı biliyordum. Aklıma oynadığım oyunlarda 3 canım olmasına rağmen, en ufak şeyde oyunu baştan başlattığım zamanlar gelirken - çokta uzak değil, bir kaç gün öncesi- gülecek gibi oldum.
Pekala, abartmışım. Ben fazla mükemmelliyetçiydim.
Bu iyi değildi...
"Emin misin? Sana şarkı söylememi ister misin?" Hayret dolu bir ses tonuyla konuşuyordu, buna karşılık gözleri irileşmiş, kaşları ise havaya kalkmıştı. Tatlı diye geçirdim içimden ve o kurduğu cümlesine güldüğünde, istemsizce ona eşlik ettim. Bir kere bu adamın konuşma tonu bile bu kadar hoşken, sesi nasıl kötü olabilirdi ki? Buna beni kim inandırabilirdi? "Cardi B- Up söyleyebilirim hemen."
"Söyle söyle."
Jimin, garipti ama rahatlatıcı aurasından dolayı bana tam şu an iyi geliyordu. Konuşalım dediği konu hariç her şeyi konuşmuştuk ve şimdi de sigara molasındaydık onun.
Namjoon, gittiği gibi kendini yanıma atmıştı. Çok garip bir şekilde bana sarılmıştı. Ne olduğunu idrak edemeyip onu ittiğim için tam şu an kötü hissediyordum ama tanrı aşkına kiminle arkadaş olduğunu unutamazdım onun, değil mi? Ve arkadaşının neler yaptığını?
Hava hafif esiyordu, güneşin batmasına belki de dakikalar vardı bilmiyordum. Az önce ki yaşadığım durumu düşünüyor hala daha şarkının altında eziliyordum. Aslında namjoon'un kullandığı son cümledeydim tamamen. Sanki kurduğu cümlenin noktası yoktu ve sonsuza kadar benimle nereye gidersem gideyim gelecekti.
Manzarayı arkama alıp, kalçamı balkonun demirliklerine yasladım ve kollarımı göğsümde birleştirip jimin'i izlemeye başladım. Kahverengi saçları rüzgarla birlikte hafif hafif oynuyordu yerinden ve o kadar düz, yumuşak duruyorlardı ki... Kendi halimden utanmıştım.
Ben dışında hepsi bakımlıydı sanırım, tepeden tırnağa çok bakımlıydı özellikle bu adam.
Gözlerini kısıp, ona hiç yakışmayan sigarasını içerken ucu bucağı olmayan düşüncelerimi ona bakarak sürdürüyordum. Aklıma birden onu kıskanışım geliyordu, namjoon onu bana sormuştu. Aynı şekilde emindim, jimin de onu merak ediyordu. Acaba duymuş muydu namjoon'un bana kullandığı cümleyi? Bu yüzden sinirlenip bir şeyler yapacak mıydı ya da?
"Daha ne kadar beni izleyeceksin?"
"Bilmem, hoş adamsın."
Gözleri irileşti. "Ateşle oynuyorsun." Masum. Çok fazla masum. Böyle biri nasıl onunla arkadaşlık edebilirdi ki? Çok garipsiyordum, taehyung'un yanına yakışmıyordu. Hiç hem de. Kendine kondurabiliyor muydu bunu acaba, şimdi sadece bu dolanıyordu işte aklımda.
Güldüm. "Sadece yaşamaya çalışıyorum.
"Herkes bunu yapıyor."
"Eminim."
Eminim ki öyleydi. Yaşanan şeylerin aynı olmasına gerek yoktu tabii ki ama bir yerlerde, bir köşede benden daha kötüsü ya da benimle aynı birisi muhakkak vardı. Benim gibi hisseden, bunları yaşayan. Olmasın isterdim tabii ama daha kötüsü de vardı her şeyin,o yüzden elden bir şey gelmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. perfectly fine ✓
FanficJungkook, açtığı canlı yayında gösterdiği eski arkadaşının kore'nin aranan bir numaralı seri katili olduğunu bilmiyordu. -- /2021