twenty six

2.3K 250 377
                                    

@lolivkoo Sen başından beri neredeyse doğru tahmin ediyordun, o yüzden bu bölüm sana ithaf 🤭🤭

!!!

2 hafta sonra

Oldukça yoğun geçiyordu zamanım, kendime vakit ayıramıyor ayırsam bile bunu dinlenmekle heba ediyordum çünkü sona yaklaşıyorduk. Bu noktada yapmam gereken şeyler ekstra artıyordu ve daha çok çalışıyordum, en iyisi için. Onunla konuşmayalı da uzun zaman olmuştu. Bu canımı yakıyordu mesela çünkü biz normalinde aynı evde yaşardık, her dakikamız beraber geçerdi ama şimdi bir anda uzak düşmüştük.

İnanılmaz geliyordu bana bu durum, canımı çok fazla sıkıyordu çünkü ben sevgilimi tanırdım, ondan soğuduğumu düşünüyordu o aptal. Öyle değildi, asla olmazdı. Ben onu gördüğüm her an tekrar aşık oluyor, onu her öpüşümde ilk defa öpüyor gibi hissediyordum. Hal böyleyken nasıl soğuyabilirdim ondan? Gergindim sadece. İş sorumluluğu beni yoruyordu bu yüzden onunla mesajlaşırken soğuktum istemeden, kavga ederdik yoksa. Sinirli biriydim çünkü ben onun aksine, o yüzden geri çekmeye çalışıyordum kendimi.

Kırmayayım diye.

Ve onu gördüğüm en son an bir kaç hafta öncesiydi, yatağındaydım ve sonra sahne kesildi, ayrılmak zorunda kaldık. Ben tekrar amerikaya döndüm çünkü oradan devam etmek zorundaydım ve bunun, hiç ayrılmayan bizim için ne kadar zor olduğunu kimseye anlatamazdım. Sadece sahneler için bir araya girmek beni zıvanadan çıkartıyordu.

Ve o dayanamıyor gibi bana mesaj atıp durduğundan, her şey daha zordu. Bana gerçekten bir sürü mesaj atmıştı.

Örneğin;

Duo: seni çok özledim

seni çok özledim

gerçekten buna dayanmak istemiyorum

ya da....

Duo: ayrılacağım

böyle devam etsin istemiyorum,

yanımda olacaksın

gibi gibi şeyler.

Biraz korkutucu duruyor olabilirlerdi tabii ama hayır ben onları okurken kocaman sırıtıyor ve gülüyordum. Gün içinde de aklımdan çıkmadan hareket etmemi sağlıyordu çünkü onu tanıyorum.

Öyleydi işte ben de bu durumun üstüne dün akşam ani bir kararla, sikerim böyle işi demiş ve kore'ye dönmüştüm. Tamı tamına uçaktan ineli de 3 saat oluyordu. Onun yanına uykusuz gitmek istemediğimden, kore'de ki evimize - onun hala yaşadığı- eve gidip, biraz pineklemiştim ve evet o evde değildi, çalışıyordu.

Öyleydi yani, gelmiştim onun için gerçekten de ve düşünüyordum. Beni gördüğünde ne yapacaktı? Hoşlanacak mıydı? Yoksa trip mi yiyecektim bilmiyordum.

Uzun bir tatil yapacaktım burada ve şimdi de çalışanlardan öğrendiğim mekana yürüyordum onu görebilmek, süpriz yapabilmek için.

"Oh... Hoşgeldiniz." Güvenlik beni engellemek için gelmiş olacaktı ki kim olduğumu farkettiğinde şaşkına uğradı, bana öylece bakıp hemen saygıyla selamladı. Bir kaç kişi daha gelmişti ve hayretle benim hakkımda konuşmaya başlamıştı.

Onlardan, burada ne işiniz var, aman tanrım çok yakışıklısınız, gibi şeyler duyuyor egomu tatmin etmek istesemde yapamıyordum çünkü onu bir an önce görmem gerekiyordu,bana uzatılan senaryo kağıdını aldım elime, okurum diye vermişlerdi ama okumadım.

Hemen, görmem gerekiyordu.

Onlarla biraz orada konuştum sonra içeri girdim, ne sahnesi dönüyordu bilmiyordum ama kalabalıktı. Yürüdüm, yürüdüm taa ki onu sahnenin tam ortasında bir kızla görene kadar. Adımlarım kesildi nefesimle eş değer bir şekilde ve kaşlarım çatıldı.

Mr. perfectly fine ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin