twelve

9.8K 882 386
                                    

Parçalandım.

Ben, Jeon Jungkook.

Daha önce kimsesiz olduğumu bu kadar net hissetmemiştim. Bir ailemin olmadığını, istenmediğimi, dışlandığımı, ezildiğimi hiçbir zaman bu kadar derinlerimde, en şiddetli biçimde hissetmemiştim.

Hiçbir zaman hissetmemiştim. Yemin ederim ki hiçbir zaman hissetmemiştim. Sadece bunu sayıklamak istiyordum, sadece bunu düşünüyordum, sadece bunu söylüyordum. Ucuz aklımın her bir köşesinde bu cümle yankılanıyordu, sadece bu.

Ne yapacaktım? Lise hayatım boyunca hayranlık duyduğum bu adamın, aslında kimin oğlu olduğunu öğrenmek, farketmek beni o kadar derinden yaralamıştı ki... Hayal kırıklığı. İliklerime kadar bunun içinde boğuluyordum. Gerçekten... Gerçekten bu yüzden mi kimseyle konuşmazken, insanlar beni aşağılarken benim yanımda duruyordu? Bu yüzden mi? Vicdanını rahatlatmak için mi? Hani hissetmiyordu, hani hastaydı? Yalan mıydı tüm bunlar?

O kadar sinirleniyordum ki, bileklerime kadar uyuşuyordum. Göğsüm nefretle kalkıp iniyordu ve dişlerimi sıkıyordum.

Çok sinirliydim, çok sinirliydim.

"Orospu çocuğu." Yakasına tutundum hışımla taehyung'un. "Seni öldüreceğim!" Sonrasında duvara çarpmıştım onu, tüm gücümle. Bunun bir sonu gelmedi, canın yandığını görsem bile umursamadım.

Şeytan diyordu ki sırtı yerine kafasını geçir duvara.

Yapacaktım, yapacaktım. Ben onu gerçekten gebertesiye kadar duvara çarpacaktım ama durdum.

Zavallı hissediyordum, neden bunları yaşamak zorundaydım ki?

Yıkıldım.

Çok fazla yıkıldım. Canım yanıyordu, acıyordum. Kendime acıyordum.

"Sakin ol." Dedi jimin, acıklı yüz ifademi görmüş olacak ki.

Sakin ol.

Nasıl olayım? Biri bana bunu öğretsin, lütfen. Nasıl yapacağım?

Derin bir nefes aldım. İnsanlar böyle yapardı, değil mi? Sonra sayı sayarlardı.

1,2,3,4,5.

Saymaya başladım defalarca sonra hep başa döndüm ama sona yaklaştıkça karşımda ki beden yavaş yavaş kayboldu, onun yerini başka bir sahne aldı.

Bendim.

Bendim, bendim ama küçüklüğümdü bu.

"Lütfen durun." Demek istiyordum başımda dikilen büyüklerime, onlar karnıma vurup nefesimi keserken. "lütfen artık durun."

Küçüktüm, küçücük. Yerden baktığım bu büyük bedenler adeta bana bir 'dev' gibi geliyordu. Bir bebekle, kocaman bir adamın farkı gibi hissettiriyordu. Hiç sevgi görmemiştim, tamam. Haketmedim de ama kötü bir şey de görmemiştim şimdiye kadar birilerinden, peki bunu haketmiş miydim? Alışık bile değildim.

Bir darbe daha alıyorum, ardı arkası kesilmiyor. Saçlarım çekiliyor, yolunuyor, artık iyice nefes alamayacak hale geliyorum ve sonunda gözyaşlarım akmıyor bile.

Neden durmuyorlar anlamıyorum, neden bu kadar acımasızlar anlamıyorum, birinin canını yakmak nasıl onlara zevk verebilir, bunu da hiç anlamıyorum , bu lanet yetimhanenin soğuk zeminine akıttığım gözyaşlarımı dahi anlamıyorum, hiçbir şey anlamıyorum.

Anlam veremedim hiçbir zaman, yapamadım bunu şimdi yine anlayamıyorum. O günleri geride bırakalı çok oluyorken de anlamsızlıkla boğuşuyorum, hiçbir şey değişmiyordu içimde.

Mr. perfectly fine ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin