Bölümün müziği - The Loneliest (Måneskin)
İkinci kez selamlarr <3 <3
İlk bölümü sağ salim atlattık çok şükür ;) ;)
Sırada ikinci bölümün birinci kısmı vaarrr😃😃😃
Bence bu bölüm ilk bölüme göre daha güzel olacak👍👌❤️❤️
Aslında olaylar yeni yeni başlıyor. Heyecan şimdi artacak 😌😌😄Hazırsak,
İkinci bölüme başlayalımmm :)) :))
Yorumlarınızı bekliyorum :')
Keyifli okumalar dilerimmm ❤️❤️
~ YAVRUKURT ~Gözlerini yüzünü ıslatan yağmur damlaları ile açtığında gecenin çoktan kaybolmaya başladığını gördü. Oysa o; geceyi sonsuz yaşamak, sonsuza kadar yıldızların altında kalıp gökyüzünde saklanmak istiyordu. Ama diğerleri gibi bu isteği de olmamıştı, olamazdı. Elleriyle yüzünü ovuşturdu ve yavaşça doğruldu. Gri kol saatine baktığında saatlerdir dışarıda olduğunu anladı. Ama bu önemli değildi çünkü onu bekleyen yoktu. Onu merak edecek, onu özleyecek kimsesi yoktu artık. En çok da bu acıtıyordu canını. En çok bunu hatırlayınca hissediyordu, dünyaya ait olmadığını. Sokakta yürümek, konuşmak, etrafına bakmak istemiyordu; eve gitmek, boş odaları görmek, onsuz olduğunu anlamak istemiyordu. Artık hiçbirine katlanamıyordu.
Dünyanın her bir milimi onu hatırlatıyordu çünkü... O gözler geliyordu gözlerinin önüne... Kızılın kahverengi ile en güzel dansı, derdi onlara. Başka türlü anlatamazdı çünkü böyle bir güzelliği. Bakmaya doyamadığı tek şey onun gözleriydi, dolunaydan güzel gözleri... Ama yapamıyordu... Artık o gözleri göremiyordu, bir daha asla göremeyecekti. Çünkü o gözleri ondan koparmışlardı, onları gökten koparmışlardı. Aklını, kalbini, ruhunu ondan söküp almışlar, geride bir hiçlik bırakmışlardı. Boşluk bile değil, koskoca bir hiçlik...
~~~(Yıl: 1993)
İlk kavgasından sonra yaklaşık iki hafta boyunca Kenan evden nadiren çıktı. Okulun son haftasında, ilkokulu geride bıraktığı o günde, öyle özene bözene giydirilmişti ki sanki karne almaya değil televizyona çıkmaya gidiyordu. Artık acısı kalmamıştı ve son haftayı okulda arkadaşları ile geçirmişti. Annesi ve Aren ile birlikte karnesini almaya giderken okulun yakınlarında Efe'ye rastladılar. Efe, yüzünde büyük bir gülümsemeyle yaslandığı duvardan onları izlerken Kenan'ın ona baktığını gördü. Eliyle ona 'gel' işareti yapınca Kenan koşarak yanına gitti:
-Efendim Efe abi?
-Karne almaya mı gidiyorsunuz?
-Evet!
-Neden bu kadar durgunsun? Sevinçten havalara uçman gerekmiyor mu?
-Havalara uçacağım da pantolon izin vermiyor.
-Hahaha... Görüyorum da bayağı toparlamışsın.
-İz bile kalmadı!
-İyi, geçmiş olsun. Bu üstündeki ne kadar süslüymüş harbiden ya. Buradan sonra düğüne falan mı gideceksiniz?
- Hahaha, hayır. Annem karne gününde giymem için almış ama "biraz" abartmış.
- Hahaha, klasik Eylül Abla... Şimdi, gel şöyle kolumun altına... Sesini çıkarma, tamam mı?
-Ben bunu ala-
-Şşş, sesini çıkarma dedim. Bir yere çıkıp hediye alamadım. Bununla idare et.
-Gerek yok ki! Sen zaten-
-Şşşt! Eylül Abla bize bakıyor. İlkokulu bitirdin aslanım, olacak o kadar! Hadi git, koş!
-Sağol!
Kenan koşa koşa annesinin yanına giderken elini siyah kot pantolonunun cebine attı ve fark ettirmeden paranın miktarına baktı. Tam yüz bin lira vardı cebinde! Yüz bin! İlk defa bu kadar büyük bir ödül alıyordu. Bunun sadece Efe nin hediyesi olmadığı belliydi; Asil, Berk, Acar, Emir Abileri ve Nursima Ablası da işin içinde olmalıydı! Duygulu ve gururlu bir gülümsemeyle parayı tekrar cebine koydu. Ellerini iki yanına serbest bıraktı, duruşunu dikleştirdi ve göğsünü kabartarak yürümeye devam etti. Çünkü bu parayı hak etmese ona verilmezdi. Ve bu başarının gururu bambaşkaydı. Öyle ki kalan yolu duruşunu hiç bozmadan, gücü ve yapabilecekleri sınırsızlaşmışcasına yürüdü. O bir ödül hak etmişti, hem de büyük bir ödül...
Karnesini aldı ve koskoca beş yıllık eğitim hayatını noktalayıp uzun bir yaz tatiline başlamış oldu. Annesi ve Aren eve giderken o üstünü bile değiştirmeden parasını harcamak için bakkala doğru yola çıktı. Bakkal evlerine yakın değildi, hatta neredeyse mahallenin sonundaydı. Uzun bir yol yürüdü ama nasıl geldiğini bile anlamadan kendini bakkalı gören ara sokakta buldu. Ve beklenen o olay gerçekleşti, Berat yanında beş kişilik küçük ordusuyla Kenan'ın yolunu kesti ve etrafını sardırttı:
-Nereye kuzucuk? Yoksa yolunu mu kaybettin?
-Çekil önümden, yoksa-
-Ne, annene mi ağlarsın?
-'Anneciyim bu çocuk bana vuydu! Onu babama söylicem!' Hahaha...
-Gerçekten öyle der bu velet! Hahaha...
-Kimseye bir şey dememe gerek yok! Ben sana yeterim!
-Hahaha...
-Sen... Bana... Sen benim dişimin kovuğuna bile yetmezsin be!
-Dene de gör!
Kenan'ın cesur sözünden sonra Berat ona bir yumruk atmaya kalktı. Tam o sırada Kenan yumruktan kaçıp Berat'ın tam çene kemiğine kuvvetli bir yumruk indirdi. Berat'ın dengesini kaybetmesi ile yere yapışması bir oldu. Bir kolunu yerde ayağa kalkmak ister gibi tutarken diğer eliyle çenesini ovuşturdu. Birkaç saniye içinde diğer çocuklardan en iri yarı olanı Kenan'ın üstüne yürümeye başladı. O ve arada sırada önüne düştüğü birkaç kişi gelişine yumruk savuruyordu. Kenan, her darbeden kaçamasa da çoğunu savuşturuyordu. Bir yandan da kaçmak için bir boşluk arayarak etrafını yokluyordu. Ama oradan kaçması için uçması gerekiyordu çünkü etrafını saran çocuklar ona göre çok uzundu.
Kenan aldığı sağlam darbeyle yere yapışınca çocuklar Kenan'ı hiç acımadan dövmeye başladılar. Yerden yeni kalkmış öfkeli Berat da onlara katılınca Kenan kendini sonsuz bir acının içinde buldu. Altı kişi onu yere yatırmış öldürmek istercesine vururken o, her şeyin bittiğine emindi. Oradan kurtulmasının tek bir ihtimali bile yoktu. Altı kişiye karşı koyacak gücü yoktu. Ayrıca onu hiç kimse kurtaramazdı çünkü şu an mahalle neredeyse bomboştu. Herkes karne alan çocuğunu en azından beş sokak ötedeki parka götürmüştü. İdam masasında ölüm anını bekleyen, elleri bağlı bir tutsak gibi çaresiz hissetti kendini. Ona uzanabilecek bütün o ellerden uzakta, yerde yüzünü ve karın boşluğunu korumaya çalışarak acı içinde yatıyordu. Canı çok acıyordu ve şimdi koluna atılan tekmeler yüzünden kolu yerinden çıkmış gibi sızlamaya başlamıştı. Gözünün kapanmaya çalıştığını, bilincinin zayıfladığını fark ettiğinde korkusu had safhadaydı. Bayılmasına ramak kalmıştı, kendini çaresizce kaderin kucağına bıraktı. Tam o anda bütün darbelerin durduğunu hissetti. Neler olduğunu anlamak için gözlerini açtığında karşısında genç, kaslı bir adamın durduğunu ve çocuklara emreden bakışlarla baktığını gördü. Net olmasa da bazı şeyler duydu:
-Çekilin oradan!
-Abi bak işine, bize bulaşma! Bu benim meselem!
-Çekilin oradan!
-Abicim deli misin divane misin, git işine!
-Çekilin oradan!
-Çekilmezsek ne olur?
-Son kez söylüyorum, çekilin-oradan!
-Beyler, alalım şunu şuradan!Beş kişi Berat'ın kurmalı oyuncakları gibi aynı anda adamın üzerine yürümeye başladılar. Belki bir saniye gerçekten ona güçlerinin yeteceğini sandılar. Ama adam hepsini tek tek yere sermeye başlayınca yanıldıklarını anladılar. Çocukların bazıları saniyeler içinde Kenan'dan kötü duruma gelirken Kenan olanları hayret ve korku içinde izliyordu. Adamın yaptıklarını gören Berat arkasına bile bakmadan oradan uzaklaştı. Çocuklarla işi bittikten sonra adam artan nefes alma hızı ile Kenan'ın üzerine yürümeye başladı. Kenan, doğrulmaya çalışırken dehşet, korku ve öfke duygularını bir arada yaşadığını belli ederek adama bakıyordu. Adam tek dizinin üstüne çöktü, bir eliyle dizini destekledi ve kaşları çatık şekilde Kenan'ın gözlerinin en derinine baktı. Kenan da içindeki tüm duyguları bir kenara atıp sadece öfke ile karşılık vererek kapkara gözlerini adamın açık kahverengi gözlerine dikti. Adamın yüzünde bilmiş bir gülümseme belirince Kenan'ın o bir kenara attığı dehşet duygusu her hücresini doldurdu. Bir anda adam onu kucağına aldı ve geldiği yöne doğru sert adımlarla yürümeye başladı. Kenan ne olduğuna anlam veremiyordu. Bu adam kimdi? Ona yardım mı ediyordu yoksa onu daha kötü bir duruma mı getirecekti? Belki de kaçırıyordu! Ya da sadece tanımadığı akrabalarından biriydi? Her kimse ve ne yapıyorsa, neden yapıyordu?
Kenan kalan son enerji kırıntılarıyla adamın kucağından inmek için kıvranmaya başladı. Adam Kenan'ı daha sıkı kavradı. Dümdüz karşıya bakıyor ve sadece yürüyordu. Kenan direnmeye çalışan ama yorgun sesiyle "Beni nereye götürüyorsun?! Kimsin sen?! Ne istiyorsun benden?!" diyerek sorularını art arda sıralamaya başladı. Adam bir anda durdu ve başını Kenan'ın yarı baygın olmasına rağmen öfke ve korku dolu gözlerine çevirdi. Sinsi ve bilmiş bir sırıtmayla "Merak etme yavrukurt, güvende olacaksın. Ait olduğun yerde..." diyiverdi kalın ve cüretkar sesiyle. Kenan'ın kafasındaki soru işaretlerini arttıran ve hiç de açıklayıcı olmayan bu açıklamayı yaptıktan sonra tekrar yürümeye başladı.'Ait olduğun yerde...' diye düşündü Kenan kapanmaya başlayan gözleri eşliğinde. Onun ait olduğu yer eviydi ama şu an tam tersi yöne götürülüyordu. Kimdi bu adam? Ne istiyordu ondan? 'Yavrukurt' demişti ona... Neden öyle demişti ki? 'Kurt' da nereden çıkmıştı böyle? Bu adam onu nereden tanıyordu? Neden onu döven çocukları dövüp onu kucağında taşıyarak bir yere götürüyordu? Belki de şu an felaketinin başındaydı?
_________İkinci bölümün ilk kısmının sonuna geldik <3 :) <3
Nasıldı? Sevdiniz mi?
Heyecan var mı?
Sizce o adam kim? İyi mi yoksa kötü mü?
Tanınmayan bir akraba mı,
Gizli bir dost mu,
Yoksa Kenan'ın felaketi mi???
Olacaklar hakkında tahminleri alalım :D :DKabul ediyorum, bu bölüm biraz kısa oldu ama bence içeriği güzeldi ;D
Bu arada baştaki şarkıları gelecekten kesit bölümleriyle alakalı seçmeye çalışıyorum. Sizce oradan seçmem iyi mi yoksa ana bölümden seçmem daha mı iyi olur?
Şimdi, ilk bölümün sonunda sorduğum sorunun cevabına gelelim:
Hatırlarsanız ilk bölümde Ali Helin'in yanına gidince hiç oğlum demiyor. Diyorsa da 'oğluma kızıma' şeklinde diyor. Yaklaşık bir dört beş yıldır Kenan'a zorbalık yapıldığını da biliyoruz. Ama Ali'yi harekete geçiren işin Aren'e sıçraması oluyor. Sizce bunun sebebi Ali'nin Aren'i daha çok sevmesi mi yoksa Kenan'ın 'erkek adam' olması mı? Yorumlarda tartışırız ;)Aralarda böyle ince detaylar olacak, dikkatli okumaya çalışın. Çünkü ara sıra spoylr da saklayacağım bazı yerlere, fark edene :D ;)
Son bir şey, nisanurkl504 benimle iletişime geçebilir misin?
Instagram: @bir.ogrencinin.hayaliOkuduğunuz için teşekkür ederiiimmm, kendinize iyi bakınnn<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANATLI GECE - Son Işık
General FictionHiçbir şeyi bitirmeyen aksine başlatan sonlar vardır. Bu sonları görebilenler ise Kanatlı Gece'yi yaşamış kişilerdir. Çünkü bu gece son ile başlar. Biz bu gecelerde yıllar geçirdik. Peki sizin Kanatlı Gece'yi yaşamaya cesaretiniz var mı? (Not: Bu k...