14.Bölüm

81 6 0
                                    

İttifak ve İntikam

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İttifak ve İntikam


Prens'in tamamen uzaklaştığından emin olunca önce bıçaklarımı, kılıflarını ve çizmelerimi sonra da korsemi ve pantolonumu çıkarıp kolonlardan birinin dibine bıraktım ve hızla suya girdim. Su düşündüğümün aksine ılık hatta sıcacıktı. Açık tavandan gelen buz gibi havaya rağmen altındaki sıcak taşlar suyu ılık tutuyor olmalıydı.
Bu kadar açık bir alanda, hatta yıldızların altında suya girmek oldukça garipti. Burada tamamen yalnız olduğumu biliyordum. Hatta emindim ama yine de kendimi garip hissediyordum.

Dışarıda kaldığı için üşüyen omuzlarımın suyun içine girmeleri için biraz daha alçaldım. Her şeye rağmen bunca zaman sonra suya girmek, tüm kirlerimden arındığımı hissettiriyor ve iyi geliyordu. Tek ihtiyacım olan şey buymuş gibi hissediyordum.

Yüzümle birlikte tüm vücudumu yıkayıp iyice temizlendiğimden emin olduktan sonra sudan çıktım. Artık yıldızlar kaybolmaya başlamışlar ve yaklaşmakta olan güneşin haberini vermeye başlamışlardı. Sudan, hava aydınlandığında rahatsız olmadan çıkabileceğimi de pek sanmıyordum.
Altına kıyafetlerimi bıraktığım kolona gittim ancak kıyafetlerimin üstünde başka şeyler vardı.

Beyaz kumaşın ne olduğunu anlamak için  elime alıp havaya kaldırdım ve uzun ince bir elbise ortaya çıktı. Elbisenin iki yüzünü de çevirip dikkatle baktım. Kumaşı tertemizdi. Oldukça eski ama bir o kadar da değerli duruyordu. Bu eskiden prenseslerin giydiği tarzda bir elbiseydi. Muhtemelen prens getirip bırakmıştı. Ben sudayken buraya gelmesi ne kadar kızarmama sebep olsa da onu görmediğim için mutluydum. Onun da bir şey gördüğünü sanmıyordum.

Beyaz elbiseyi ve biraz yanında duran ip bağcıklı ayakkabıyı hiç düşünmeden giydim. Pantolonum çamur içindeydi ve korsem de aynı şekilde kirliydi. Başka kıyafetim yoktu ve anlaşılan prens bile bunun farkındaydı.

Elbisenin üstümde nasıl göründüğünü tam olarak göremesem bile içimden bir ses güzel olduğunu söylüyordu. Belimi tamamen saran altın ince kemeri vardı. Kemerin altındaki eteğin uzunca bir yırtmacı olduğunu giydiğimde fark etmiştim. Ancak etek o kadar geniş ve efil efildi ki yırtmaç yalnızca ben yürürken belli olabilirdi.
Altın kemerin üstünden iki uzun kumaş parçası uzanıyor ve omuzlarımda altın tokalarla duruyorlardı. Kumaşın devamı sırtımda salınıyordu.

Yumuşak etek hafif hafif bacaklarıma çarpınca kendimi oldukça garip hissetmiştim. Omuzlarımdan sarkan askılarını arkamdan bağladığımda kıyafeti tamamen giymiş olmama rağmen çok hafifti. Korsenin sıkı yapısından sonra yalnızca battaniyeye sarılmışım gibi hissediyordum. Ufak ufak bacaklarıma sürünen eteği ise gıdıklanmama neden oluyordu. Çocukluğumdan bu yana ilk kez bir elbise giyiyordum ve nasıl hissettirdiğini tamamen unutmuştum.

Kendimi tekrar sarayın bahçesinde oyunlar oynayan kralın küçük kızı gibi hissetmiştim. Kralın korunmaya muhtaç, çelimsiz, zayıf küçük kızı gibi... Hiçbir şeyin farkında olmayan, hiçbir derdi tasası olmayan o küçük prenses gibi hissetmiştim. Elbisenin yumuşak eteğine dokunup içimdeki o küçük kız çocuğunu hissetmeye çalıştım. O eski mutlu ve huzurlu küçük kızı hatırlamaya ve bulmaya çalıştım. Ama yoktu.

Gece: Karanlığın PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin