Günümüz/ Sarena Şatosu/ Ares
"Artık çocuk değiliz majesteleri. O zaman bana neden böyle bir iyilik yaptınız neden her şeyi tehlikye atıp bana okuma yazma öğrettiniz bilmiyorum. Ama bunu arkadaşım olduğunuz için yapmadığınızı ikimiz de biliyoruz. Ben hiçbir zaman sizin arkadaşınız olmadım. En azından sizin için... ben hiçbir zaman bir köleden daha fazlası olmadım." dedi. Yüzünde ciddi ve sıkılgan bir ifade vardı.
Kaşlarımı hafifçe çattım. "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"
Elinin altındaki gümüş çatalı hafifçe sıktı. Öfkelendiğini anlamamı sağlayan tek tepkisi buydu. Neden böyle bir tepki verdiğini bile bilmiyordum.
"Seni her zaman arkadaşım olarak gördüm Gece. Senin için neleri göze aldığımı en iyi sen biliyorsun."
Çatalı sıkan elinin parmak boğumları çoktan bembeyaz olmuştu. Kendini tutmaya çalıştığı açıktı. Sanki dilinin ucunda onlarca kelime vardı da söyleyemiyor gibiydi. Ama yine de tavrını korudu ve majesteleri demeye devam ederek mesafesini koruyarak konuştu.
"Ben de öyle sanmıştım majesteleri. Krala rağmen her zaman yanıma geldiğinizde her zaman benimle dövüştüğünüzde ve küçük jestlerle gönlümü aldığınızda buna ben de inanmıştım. Ve belki siz aksini söylemeseydiniz bir aptal gibi inanmaya devam ederdim."
Ben hiçbir zaman aksini söylemedim...Sandalyesini çekti ve masadan kalktı.
Hiçbir şey demeden arkasını dönüp gitmeye yeltendi. Anlık bir kararla bileğini tuttum. İkimizin de görgü kurallarını ihlal edip geçmişe ilk adımı attığı an buydu.
"Bu kez olmaz Gece. Bu kez öylece gidemezsin."
Olduğu yerde durdu. Derin nefes alışını bile duyabilmiştim. Yüzüme bakmadan konuştu.
"Geçmiş geçmişte kaldı majesteleri. Bunu daha fazla konuşmanın bir anlamı yok."Bileğini tutan elini biraz daha sıkıca kavradım. Canını acıtmak istemiyordum ama gitmesine izin vermeyeceğimi anlamalıydı."Bunun doğru olmadığını biliyorsun." Dedim. Biliyordu. Bilmeliydi. Hala o geçmişte yaşadığını hala bir şeylerin onun için anlamlı olduğunu gözlerinde görüyordum.
Arkasını dönüp bana baktı. Farkında değildi ama siyah gözleri parlıyordu. Yine ağlamak istiyordu ama kendisi bile farkında değildi. Ne zaman kendisini tutsa gözyaşları gözünde birikir ve gözleri parlardı.
"Ne duymak istediğinizi bilmiyorum Majesteleri. Zaten bir anlaşma yaptık ve ben anlaşmanın üstüme düşen kısmını itiraz etmeden yapıyorum. İsteğiniz yasaklı olmasına rağmen o kitapları okumam olsa bile... Zeus'un karşısında avantaj istediniz ve ben de size tüm sihrimi açtım. Dostmuşuz gibi davranmanıza ya da çocukluğumuzun sizin için bir önemi varmış gibi davranmanıza gerek yok."
Bileğini tutan elim gevşedi.
Hiçbir şeyin anlaşmayla ilgisi yoktu. Verdiği sözü tutacak kadar erdemli olduğunu zaten biliyordum ve şu ana kadar yapması gereken her şeyi yapmıştı ama mesele bu değildi.Limandaki geceden sonra asla eskisi gibi olmadı. Sakladığı bir şeyler vardı ve bu her neyse onu içten içe bitiriyordu. Gece her zaman sorunlarını halının altına süpürür ve görmezden gelerek çözmeye çalışır ve her zaman hiçbir şey olmamış gibi davranarak hayatına devam ederdi. Hiç evden uzak düşmemiş, hiç prenses olmamış ve ünvanını kaybetmemiş ve hiç yedi yaşında olmamış gibi... Şimdi ise halının altına süpüremediği bir şeyler vardı ve bunu ben bile anlayabiliyordum. Aklı yerinde değildi ve en kötüsü yine yalnızlaşmaya çalışıyordu.
"Düşmanmışız gibi davranan sensin Gece. İki yabancıymışız gibi davranan da sensin. Konunun Zeus olmadığını biliyorsun. Konu sensin. Ben seni korumaya çalışıyorum. " Bir süre ikimiz de duraksadık.
"Arkadaş olmamız seni öldürmez Gece. Birileriyle konuşmak seni öldürmez. Sana yalnız olmak zorunda olmadığını anlatmaya çalışıyorum ama sen..." hızla sözümü kesti.
"Seninle mi konuşmamı istersin Ares. Yüce veliaht prens Ares'e mi anlatmalıyım derdi mi? Sen mi yalnızlığımı iyileştiriceksin? Sen mi arkadaşım olucaksın sen mi yanımda durucaksın? Ne gerçekçi senaryo ama."
Öyle hızlı öyle öfkeyle konuşuyordu ki... Bir süredir içinde tuttuğunun bu olduğunu anlayabiliyordum. Gözleri daha fazla doldu ama ağlamadı. Yalnızca öfkeyle bana bakmaya devam etti. Bana güvenmiyordu ve güvenmek de istemiyordu. Haklıydı da. Güvenebileceği belki de son insandım. Belki ona yüzlerce yalan söyleyebilirdim. Ama hiçbir zaman onun kötülüğünü istememiştim. Hiçbir zaman kırılmasına ya da zarar görmesine izin vermemiştim. Ona hep değer vermiştim ve bunu bildiğini zannediyordum. Çocukluğumdan bu yana değer verdiğim ve sahip olduğum tek şeydi ama bunu bile bilmiyordu. Bu yüzden haklı bile olsa sözleri duraksamama sebep oldu. Utanmasam kalbimin kırıldığını bile itiraf ederdim belki...
Bileğini bıraktım. "Eğer inandığın buysa Gece, eğer benim yardımımı istemiyorsan en azından sen kendine yardım et ve kendini o karanlıktan çıkar. Sen yok saydığın için hiçbir şey yok olmayacak. Geçmiş de buna dahil."
"Karanlık ya da aydınlık nerede olduğum umrumda değil Ares. Ben bu karanlıkta büyüdüm ve sen orada yoktun. Ben karanlığımla boğuşurken sen yoktun. Şimdi de olmanı istemiyorum." Dedi ve sandalyesini masaya doğru sertçe ittirip odadan çıktı. Kavga sesine gelen hizmetlilerden onun emrine verdiğim hizmetçi yüzünde şaşkın bir ifadeyle Gece'nin peşinden koşarken masaya doğru döndüm. Masada özenle hazırlanan tüm leziz yiyecekler şimdi gözüme bir çöpten farksız görünüyordu. Elimi sertçe masaya vurdum. Tüm vücudum gerilmişti ve sadece bir şeye vurmak istemiştim. Masadaki tabaklar titreyerek tıngırdaştı.
"Toplayın şu masayı." Dedim sakinliğimi korumaya çalışarak ve çalışma odama geri döndüm.
Merhaba sevgili okurum,
Biliyorum uzun süre tembellik yaptım ve bölüm yayınlamadım. Size upuzun bir bölümle gelmek isterdim ama bu bölümlük kısa tutacağım sanırım. Çünkü bu bölümü Ares'in gözünden yazdım ve bu yüzden kısa tutmak istedim. Ares'in Gece ile ilgili olan düşüncelerini daha açık yazmak isterdim ama onun aklı benimkinden bile karışık olduğu için pek mümkün olmadı. Yine de kısa bile olsa bir bölümü Ares'in bakış açısından yazmak istedim.Umarım severek okursunuz ve bu uzun mola için beni affedersiniz.
Üniversiteye ve yeni şehre alıştığımda daha uzun bölümler yazmak için elimden geleni yapacağım. :) sizi seviyorum ve hikayemi okuyan gözlerinizi oy kullanan ellerinizi öpüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece: Karanlığın Prensesi
FantasyTarihlerin öncesinde, zamanın gerisinde bir nefes kadar yakın bir nefes kadar uzak olan diyarda karanlık insanlığa kızını bağışladı. Kendi halinde yaşayan bir krallıkta karanlığın hediyesi, ayın ve yıldızların güçleriyle donanmış güzeller güzeli bir...