26.Bölüm

36 7 0
                                    

Sen ve Ben

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sen ve Ben

Sarena/Günümüz/Gece


İki gün geçmişti. Prens ile aramızda geçen garip olaydan sonra tam iki gün boyunca hiç prensle yüz yüze gelmemiştim. Vermek istediği emirleri bana muhafızıyla gönderiyor ve benim vermem gereken bilgileri muhafızı aracılığı ile alıyordu. 

Prensin yüzünü görmeye hasret değildim. Hayır. Ama neden böyle davrandığı  da kafamı kurcalıyordu. Evet o gün biraz ileri gitmiştim. Biraz kabalaşmıştım ve belki de söylememem gereken bir şey söylemiştim. Ama ne olduğundan emin değildim. Ares'in ona söyleyeceğim herhangi bir şeyden alınacağı fikri bile o kadar imkansız geliyordu ki neden böyle davrandığını anlamam daha da zorlaşıyordu. 

Gerçek olmayan hiçbir şey söylememiştim. Ares ne kadar bencil ve güvenilmez olduğunu kendisi de biliyor ve bunu bana her defasında kendisi hatırlatıyordu. Ayrıca çıkarı olmayan hiçbir şey yapmayacağını ve her yaptığının altında her zaman kurnazca planlar olduğunu biliyordum. peki şimdi neden bir şeyler yanlışmış gibi geliyordu.

Gerçekten böyle mi düşünüyorsun demişti. Manüpile için kullandığı yöntemlerinden biri olduğunu düşünmüştüm ama şimdi nedense artık o kadar emin değildim.

"Gece, geliyor musun?"

"Ne? Nereye?"

"Şatoya... hani açık sınavı izlemeye gidecektik ya... Geliyor musun?"

Tabi ki sınav... Tamamen unutmuştum. Bu gün insanlar şatonun bahçesine girebilecekler ve prens için çalışma hakkı kazanabilmek adına sınav olacaklardı. Soruları Prens kendisi hazırlamıştı ve sınavı bizzat izleyecekti. Biz de orada olmalıydık. Mars her ne kadar sınav izlemekten zevk aldığı için gitse de gözetmen olarak orada olacak ve aslında herhangi bir güvenlik sorununda müdahele edecektik.

"Geliyorum" dedim alel acele. Aklım neredeydi bilmiyorum ama çabucak kendime gelmem gerektiği kesindi. Kılıcı alıp tekrar omzuma taktım ve Marslarla birlikte doğruca şatoya doğru gittim.

Şatonun bahçesinden ana caddeye kadar uzanan uzun bir sıra vardı. İnsanlar sıraya girmiş isimlerini yazdırabilmek için bekliyorlardı.

"Aron sen prensin bulunacağı bölgenin güvenliğini kontrol et. Karan sen de bahçenin belirli noktalarına askerleri diz. Herkes tetikte olsun. Mars sen prensin yakınında ol."

Aron ve Karan dediklerimi yapmak için giderken Mars bana huysuz bir bakış attı. "Neden prensin yanında durma işi bana düşüyor? Neden her zamanki gibi sen yapmıyorsun?"

Sanki bir şeyleri inceliyormuş gibi bahçeye boş boş baktım. "Benim başka işlerim var Mars. Ve kendimden sonra güvenebileceğim tek kişi sensin."

Uzun kahverengi saçlarını eliyle geriye attı. "Tanrı aşkına ne işin varsa söyle ben yapayım?"

Mars'a göz ucuyla baktım. Soğuk ve ciddi olmaya, taviz vermemeye çalışıyordum.

Gece: Karanlığın PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin