Hayat ve Nefes
"Geri dönelim mi?" dedim. Sesimin ne kadar cıvıl cıvıl çıktığını duyunca bir an kendimi tanıyamadım. Apollon'un yanında olmak anlaşılan beni onun kız kardeşlerinden birine dönüştürüyordu ya da zerafeti ve neşesi bulaşıcıydı.
Kolunu tutmam için bana uzattı. Başta tereddüt etsem de koluna girdim. Tüm bunların anlamsız olduğunu tüm bu yaşananların bu gün burada kalacağını ve bir daha tekrarlanmayacağını biliyordum. Bu yüzden yaptığım hiçbir şeyin bir önemi yoktu. Bunu Apollon'un da bildiğini hissediyordum. Azıcık bile aptal değilse zaten bilmek zorundaydı.
Bana istediği kadar prenses olduğumu, soylu olduğumu söyleyebilirdi. Ama günün sonunda bu içi boş bir kaç kelimeden başka bir şey değildi.Dönüş yolunda dönüp tekrar ona baktım. Aydınlanan havada açık sarı saçları parlıyordu. Mavi gözleri masumiyetle parlıyordu. Eğer bir prenses olsaydım ne olurdu diye düşünmeden edemedim. Eğer deri kıyafetlerimin yerinde ipek elbiselerim olsaydı ve saçımı örüp toplamak yerine çiçeklerle süsleseydim ne olurdu diye düşünmeden edemiyordum. Şimdiyse içimden bir ses, bu zamana dek hayatta kalmamı sağlayan o ses onun sevgisinden uzak durmamı söylüyordu. Sanki başka seçeneğim varmış gibi...
"Yarın ne zaman yola çıkacaksınız?" diye tekrar sordu. Aramızdaki enerji şekillenip renk değiştirmiş gibiydi. Canlanıp başkalaşmış ve hissettirdikleri değişmiş gibiydi. Daha farklı daha canlı...
"Sabah erkenden." dedim. "Sanırım gün doğumunda yola çıkarız."
"Hmm" diye mırıldandı. "Komutan olarak zamanı biraz ileriye alamaz mısın?"
Gülümsemeden edemedim. "Zamanı biraz ileri alsam ne olacak ki?"
"Belki seni son bir yürüyüşe çıkarırdım."
Gülümsemem yavaş yavaş yüzümde solmuştu. İçimde bir şey bir anlığına bunu yapmayı istedi. Birkaç geçerli bahane ile ordunun çıkışını erteleyebileceğimi düşündüm. Birkaç fikir hızla zihnimde döndü ve sonra başka bir yanım dönen düşünceleri tutup çekti ve uzaklara attı. Düşüncelerin beni zayıflattığını hissettim. Apollon'un beni zayıflattığını ve neredeyse olmadığım biriymiş gibi davranmama neden olduğunu hissettim. Düşüncelerimi kenara atan şeyse beni ayakta tutmaya ve gücümü korumaya çalışıyordu.
"Ne kadar uzun kalırsam gitmek o kadar zorlaşır." dedim sonunda. Bunun olacağını tahmin edebiliyordum. İçimdeki her neyse büyümesinden korkuyordum. Eğer beni zayıflatan şey büyürse gitmek de bir o kadar zorlaşırdı ve ben gitmek zorundaydım. Aramızdaki her neyse bir anlık bir şeydi ve uzamamalıydı. Bu gün orada yaşananlar bu günden ve oradan öteye gidemezdi.
"Bu gün olanlar," dedim sonunda. "Bu günde kalsın."
Olduğu yerde durup bana dönerken benim de ona dönmemi sağladı. "Ama seni bir daha görme şansım olmayabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece: Karanlığın Prensesi
FantasyTarihlerin öncesinde, zamanın gerisinde bir nefes kadar yakın bir nefes kadar uzak olan diyarda karanlık insanlığa kızını bağışladı. Kendi halinde yaşayan bir krallıkta karanlığın hediyesi, ayın ve yıldızların güçleriyle donanmış güzeller güzeli bir...