16.Bölüm

69 6 0
                                    

Sarkovian

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sarkovian

Askerlerin tamamı gelince eşyaları yerleştirmeleri için bir kaç kişiyi görevlendirdikten sonra Mars'ı bir kenara çektim ve prensin verdiği kağıtları gösterdim. Benim gösterdiğim şaşkınlığın yarısını o da göstermişti ama üstünde durmadı. Kağıtları şehir duvarlarına asmaları için bir kaç askere versin diye ona verdim.

"Benim eşyalarımın olduğu araba nerede?" Mars arabalara ufak bir göz attı ve o gece  yanan arabalardan birini gösterdi. "Pek kullanılabilir olduklarını sanmıyorum."

Arabayı baştan sona kontrol edip kendi çantamı buldum. Zaten bir kaç parça eşyam vardı ve neyse ki tamamen kül olmamıştı. Çantayı alıp odama gittim. Orada yapabileceğim bir şey kalmamıştı, akşam olmadan Şato'dan ayrılma niyetindeydim ve bu kez prensin sözünü dinlemeyi düşünmüyordum.

Şehre indiğimde ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum ama bu insanların arasına, onlardan hayatlarını alan kraliyetin kıyafetiyle çıkma niyetinde değildim. Ares'in deyimiyle alnımda 'Ay ve yıldızların kızı' yazısıyla dolaşsam bile...

Çantayı açtığımda durum düşündüğümden daha vahimdi. Gömleklerin tamamı yanmıştı. Bir pantolon kullanılamaz haldeydi. Deri olan ve daha sağlam olan başka bir tanesi hasarsızdı. Onu kenara ayırdım. Korselerin de büyük bir kısmı  kullanılamaz haldeydi. Ateş tamamını yakmasada giysilerin üstünde ateşe denk gelen yerlerinde büyük boşluklar oluşmuştu.

Yatağın yanındaki masanın üstüne bıraktığım altın kesesini aldım. Prensin yolculuk için verdiği altınlardan geriye birkaç bir şey kalmıştı. Kesenin içini açıp kontrol ettim. Eğer bir terzi bulabilirsem yeni kıyafetler diktirebilirdim. Gömleklerimden kullanılabilir hiçbir şey kalmamıştı. Bir korse ve bir pantolon dışında hiçbir şey sağlam değildi. Yolda giydiğim kıyafetler de çamur içinde kalmışlardı. Terziye örnek kıyafet verebilmek için üstümdeki elbiseyle bir süre idare etmem gerekiyordu.

Yoldayken giydiğim kıyafetleri ve yangında yanan kıyafetleri kenara ayırırken gözüme beyaz bir şey ilişti. Küçük kumaşı parmaklarımın arasına aldım. Bu prensin mendiliydi. Pantolonun cebinde kalmış olmalıydı. Yanan kıyafetleri birazdan çöpe atmak için kenara ayırmıştım ve mendili de onların üzerine fırlatabilirdim. Ama bir şey beni durdurdu ve hiç düşünmeden mendili yastığın altına tıkıştırdım. Eğer düşünseydim muhtemelen çöpe atardım.

İşe yaramaz olanları sonra atmak için yatağın ayakucuna topladım ve boşalan çantaya hala sağlam olan korse ve pantolonu koydum. Terzinin bunları örnek alabilmesini umuyordum aksi takdirde prensin bulduğu süslü elbiselere kalacaktım.

Pantolonum olmasa da bıçakların kemerini çıplak bacağıma sardım ve bir kaç bıçağı yerleştirdim. Daha küçük olanları ayak bileğime saklayıp eteğimi üstüne örttüm. Artık tamamen gizlenmişlerdi.

Gece: Karanlığın PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin