18

29 5 0
                                        

en sevdiği şarkılardan birini duymasıyla birlikte otomatik olarak eşlik etme isteği uyandı içinde ve daha gözlerini bile açamamışken şarkıyı mırıldanmaya başladı. alarmlarına istediği şarkıyı koyabildiğini fark ettiğinden beri bu özelliği kullanmadığı bir gün bile olmuyordu neredeyse. bugün dershanesi artık tam olarak başlıyordu ve üniversite sınavının geleceği o korkutucu güne kadar da devam edecekti. yaz kursunda olduğu kadar laubali olmaması ve gerçekten oturup düzgünce çalışması gerektiğinin farkına varmak her ne kadar istemese de varmış gibi hissediyordu. daha fazla düşünmeye devam ederse kendi kendine depresyona girebilecekmiş gibi olduğundan en iyisinin kalkıp hazırlanmak olduğu kararına vardı. kalkıp özenle seçtiği kıyafetlerini giyerken bir yandan da sınıflarının nasıl olacağını düşündü.

11. sınıfta iken onlar için özel oluşturulmuş olan sınıfın aynı şekilde devam edeceğini söylemişlerdi. ancak felix'in artık o sınıfta olamayacağını çünkü jisung'un okulundan yeni birinin geleceğini ve bu gelecek kişiyle birlikte 6 kişiye ulaştıklarından felix'in bir alt sınıfa düşmesi gerektiğini duymuşlardı. buna üzüldüğünü söyleyebilirdi, felix genelde kendi hâlinde ve sessiz biri olsa da kötü biri gibi görünmüyor ya da öyle davranmıyordu. sınıfla birlikte plan yaptıklarında da uyup hiçbir sorun yaratmıyordu. yine de yapacak bir şeyleri yoktu. kendi okulundan gelecek kişinin de kim olduğunu okul grupları aracılığıyla öğrenmişti. aslında pek de sohbeti olmayan ancak takıldığı insanlar yüzünden ön yargılı davrandığı biriydi. seungmin'di gelecek kişi ve okuldayken takıldığı insanlar jisung'un pek de hoşlanmadığı, okuldaki bütün olayların ya başının altından çıkan ya da illaki o duruma bir şekilde dahil olmayı başaran üst dönem tayfasıydı. 4. senesine girdiği şu okul hayatında o tayfadan birinin olayının olmadan geçtiği zaman neredeyse hiç olmamıştı. her ne kadar her olayda olsalar bile okul hayatlarını eğlenerek bitirmiş gibi duruyorlardı mezuniyetlerinde. gidecekleri için çok üzgün olduklarını her girdikleri ortamda söylemekten de geri kalmıyorlardı. jisung bu duruma biraz imrenmişti, kendisi okuldan gidebilmek için gün sayıp şükrediyordu bitecek diye.

okuluyla ilgili düşünecekleri asla bitmeyecek bir döngüye girerdi, o yüzden de bunu şimdilik bir kenara bırakmaya karar verdi. seungmin'e de ön yargılı yaklaşmaya gerek yoktu, daha önce neredeyse hiç sohbetleri olmadığından onu tanımıyordu sonuçta. ayrıca şu an daha önemli olan şey dün konserde minho'yu görmüş olmasıydı. neredeyse hiç dinlemediği bir sanatçının konserine gelmesi çok garip gelmişti. o an orada barrack obamma ile bile karşılaşsa ona daha normal gelebilirdi. tamam belki bu biraz abartıydı ama şaşkınlığının derecesini anlatabilmek için gayet uygundu. neden orada olduğunu sormazsa içi rahat etmeyecekti, o yüzden de dershanede kesinlikle sorması gerekliydi.

hazırlanmayı bitirdikten sonra koşa koşa evden çıktı çünkü yakınlarda bir otobüs vardı ve onu kaçırmak istemiyordu. otobüse nefes nefese kalsa da yetişebildi. otobüse bindiğinde de hâlâ nefeslerini düzenlemeye çalışıyordu. amcalardan biri ona güldü ve "o kadar çok koştun ama sonunda yetişmeyi başarabildin." dedi. jisung da nefeslerinin arasında birkaç bir şey söyledi ama amcanın duyup duymadığından çok da emin olamadı. daha sonrasında otobüsün arkasına doğru ilerledi. otobüs dolu olduğundan oturabileceği yer yoktu. en arkadaki koltuğun önündeki demiri sıkıca tuttu, dershanenin ilk gününde her yeri morarmış şekilde görünmek istemiyordu. çantasını düzelttikten sonra camdan dışarıya bakabilmek adına kafasını kaldırdı. en arka koltukta oturan kişinin hemen yanında duruyor olduğu için de göz göze gelmişlerdi, tanıdık yüz ile birlikte birkaç saniye bakışıp gülümsediler birbirlerine.

"selam jisung."

"selam minho."

"otobüse yetişmek için koşturdun ama yetişebildin iyi."

jisung koşarken ne kadar saçma görünebileceğini aklında hayal etti ve bu durumu hoşlandığı çocuğun görmesi daha da utanç verici bir olaydı. utanarak minho'dan gözlerini kaçırdı.

"yani evet, yetişebildiğime sevindim. sen onu görmüş müydün yaa ben görmemişsindir diye düşünüyordum."

minho gülümseyerek baktı ve kafasını iki yana doğru salladı.

"ne yazık ki gördüm ve artık bunu sürekli sana hatırlatacağımdan da emin olabilirsin. ne kadar da iyi bir arkadaşım, değil mi?"

jisung ve minho şakalaşıp konuşurken dershanenin durağına gelmişlerdi bile. jisung, minho'nun en son cümlelerinden dolayı kaşlarını çatıp bir şeyler söylemeye hazırlanmışken otobüsün kapısının açılmasıyla birlikte minho ona dönerek 'inmiyor musun?' anlamına gelen bir bakış atmıştı. jisung da bu bakışı yakaladığında kafasını sallayarak minho'nun ardından otobüsten inmişti. yürürken yine minho ile uğraşmaya devam etse de içinde bir yer minho'nun güzel yüzüne içinden iltifatlar yağdırmakla meşguldü. bu çocuktan ne zaman bu kadar çok hoşlanmaya başlamıştı ki? her şey o kadar hızlı olmuştu ki artık anlam veremiyordu. sadece akışına bırakmıştı her şeyi.

tom & jerry//minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin