9

28 6 0
                                    

jisung erken kalkıp sınav vaktine kadar hazırlanmayı başarmış olsa da her zamanki gibi gelmek bilmeyen otobüsün gazabına uğramıştı. şu otobüslerin saatlerini bir türlü doğru düzgün ayarlayamıyorlar diye kendi kendine söylendiği sırada sonunda otobüs gelebilmişti. en azından gelen otobüsün boş olması güzel bir şeydi. hemen en arkaya geçmiş ve oturmuştu. önlerde oturmaktan hoşlanmıyordu fakat zorunda kaldığı zamanlarda başka çaresi olmuyordu elbette. tüm yolu ayakta gitmektense sevmediği bir yerde oturmayı tercih ediyordu. çünkü okula giderkenki yolu dershane kadar kısa değildi. ama şu an dershaneye gittiğinden trafik var ise en geç yarım saate orada olacağını biliyordu.

tahmin ettiğinden de kısa bir sürede varmış olsa da sınav çoktan başlamıştı. dershaneden içeriye girip yukarıdaki sınıflara çıktığında görevlilerden biri 102 numaralı sınıfta boşluk olduğunu söyleyip onu oraya yönlendirmişti. jisung da teşekkür ederek o sınıfa girmiş ama girdikten sonra gözetmen hocayı gördüğünde bu durumdan biraz pişman olmuş gibi görünüyordu. gözetmenleri 11. sınıfın sonunda danışman hocaları olan kimyacıydı. sınavı teslim ederken bir sürü şey soracağını bildiğinden mutsuz olsa da geri çıkamayacağını da biliyordu. bu yüzden boş bulduğu orta sıranın ikinci masasına oturdu. telefonunu sessize alıp masanın diğer tarafına doğru koyduktan sonra hemen ismini ve sınıfını kodladı. kodlamayı bitirmesinin ardından denemeyi açıp yapabildiği kadar soru yapmaya çalıştı. 11. sınıf konuları olduğundan pek bir şey yapabildiği söylenemezdi ama yine de elinden gelenin en iyisini yapmayı deniyordu.

en son süresinin bitmesine 10 dakika kaldığını fark ettiğinde çözebildiğini düşündüğü bütün soruları bitirmişti. son bir kez de cevapları doğru kodlayıp kodlamadığını kontrol ettiğinde denemeyi tamamen bitirmişti. denemenin başından beri üzerinde bir göz hissediyordu ama sınıfa bakındığında kimsenin baktığını göremedi. herhalde hoca bakmıştır kendi sınıfından olduğum için diye düşünerek önüne döndü. kağıdını teslim edip etmemeyi kendi içinde tartışırken danışman hocanın fısıldayan sesini duydu. önündeki sıra boş olduğundan hocanın sesini net bir şekilde duyabiliyordu. hoca konuştuğu kişiye 'minho' diye hitap edince jisung yanlış duymuş olabileceğinden şüphelenerek kafasını kaldırdı ve yanlış duymadığını kanıtlayan manzaraya şahit oldu. minho buradaydı, hocayla konuşuyordu.

jisung da hızla yerinden kalkıp hocanın yanına gitti ve elindeki cevap kağıdını uzattı. hocanın minho ile olan sohbeti bitmiş olacak ki bu sefer de jisung'a birkaç soru yöneltti. jisung da hocanın sorularını yanıtlamayı bitirdikten sonra minho ile birlikte çıktılar. jisung orada soruları yanıtlarken minho da onu dışarıda beklemiş gibi görünüyordu ama jisung bunun bahsini hiç açmadı. bunun yerine dershaneden çıktıktan sonra durağa yürürken minho'ya şaşırmış bir şekilde baktı.

"senin bu yıl burada olmayacağını sanıyordum."

"ben de öyle sanıyordum ama işte."

"neden tekrar geldin ki?"

"ne oldu, tekrar geldiğime pek sevinmemiş gibi duruyorsun?"

"hayır hayır. öyle değil. sadece şaşırdım. çok kararlı görünüyordun bir daha buraya gelmeme konusunda. bugün burada seni görmeyi beklemiyordum açıkçası."

"kararlıydım da ailem bu konuda benim kararlarımı pek önemsemedi."

"anladım. piyasadakilerden daha düşük bir fiyat mı sundular size de?"

"evet. sadece o da değil. eğer istediğim diğer dershaneye gidersem daha çok arkadaşlarımla takılacağımı ve derslerimi pek umursamayacağımı düşündü annem."

"yani... arkadaşlarla gitmek bir yönden iyi bir yönden de kötü."

"evet, annem haksız sayılmaz aslında. büyük ihtimalle cidden sürekli arkadaşlarımla takılır ve dershaneyi pek umursamazdım."

"o zaman kader mahkumu olarak tekrardan bu dershaneye gelmene hoş geldin diyebiliriz."

"hoş mu geldim emin değilim ama teşekkür ederim."

"dert etme, bir sene çok hızlı bir şekilde akıp gider. anlamazsın bile."

"sen neden hâlâ buradasın peki? fen öğrencisisin sonuçta, başka dershanelerden de rahat bir şekilde burs kazanabilirsin."

"benim iyi bir fen öğrencisi olmadığımı zaman zaman unutuyor gibisin. hatırlatmam gerekiyor herhalde. ama benimki de seninkine yakın bir sebepten diyebilirim. ailem burayı seçti. hem maddi olarak mantıklıydı hem de sürekli içinde bulunduğum baskıcı rekabet ortamını bir de dershanede yaşamak istemedim. en azından bir yerde kafam daha rahat olsun istiyordum."

"senin açından mantıklı bir karar olmuş gibi o zaman. ama rekabet içinde olmak daha mantıklı değil mi? sonuçta üniversite sınavındaki rakiplerini daha rahat görürsün."

"her zaman bunun bir parçası olmak da insanı bir süre sonra yıpratıyor. sürekli bir karşılaştırılma içerisinde oluyorsun. hoş bir durum değil pek."

"anladım..."

minho sözüne devam edecekken durağa iki otobüs yanaşıyordu. jisung onu durdurup binecekleri otobüslerin geldiğini söyledi.

"bugün benimle gelmiyor musun?"

"hayır, eve gitmiyorum. teyzeme geçeceğim buradan. ama bak otobüslerimiz arka arkaya geldi. kader değil de ne bu?"

ikisi de jisung'un söylediğine güldükten sonra el sallayarak otobüslerine bindiler. jisung daha yeni kabul ettiği bu hisle ne yapacağını bilmiyordu. unutup gideceğine kendini inandırmış olsa da şu son yaşanan şeyden sonra unutamayacağından emindi.

tom & jerry//minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin