dershane günlerinin bir yenisinde daha sıkıcı fizik dersindeydi. hoca okul sınavlarının nasıl geçtiğini sormakla başlamış, sınıftaki herkes ile tek tek muhabbet ediyordu. sınıflarındaki en yeni kişi olan yeji okulunun ne kadar zor sorduğuyla ilgili okulundan şikayet ediyordu. haksız da sayılmazdı. yeji'nin okuduğu okul şehirlerinin en yüksek okuluydu. jisung da o okula gitmek istiyordu ama kazanamamıştı. liseye başladıktan sonra öğrenmişti ki o okulun eğitimi son zamanlarda daha kötüleşmiş, sınavları da gereksiz zor sormaya başlamışlardı. kendi okulunun da sınav sisteminden pek hoşlanmıyor olsa da o okulun daha kötü olduğunu bildiğinden şükretmişti. hocayla konuşmaya girmekten kaçınsa da bu konuda pek susmak istemediğinden yeji'nin haklı olduğunu belirtecek şekilde konuşmaya katılmıştı. şanslıydı ki bu konuyla birlikte hem fizik dersi kaynamış olmuştu hem de sınavının nasıl olduğunu sormamıştı hoca. bir taşla iki kuş vurmak diye buna denmez miydi?
fizik dersinden sonraki dersleri kimyaydı ve kimya hocaları danışman hocalarıydı. hoca bu yeni oluşturulmuş sınıfın birbirleriyle kaynaşmaları gerektiğini düşünüyordu. öğrencilerin birlikte bir yere gitmelerini önermişti bunun için de. sınıftaki çoğu kişi bu öneriye sessiz kalmış olsa da karina dershane çıkışı akşam yemeği yemeyi önermişti. herkes de bunu onaylayınca cuma günü gitmeye karar vermişlerdi oy birliği ile. hamburgercide buluşup yemek yemenin ne kadar eğlenceli olabileceğini ilk başta herkes sorgulamış olsa da karşı çıkmamışlardı. dershanede zaten yakın olduğu kişiler olduğu için çok da sıkıcı geçeceğini düşünmüyordu jisung. hem sınavlar sonrasında kafasını dağıtması için iyi olabilirdi bu yemek.
yemek günü gelene kadar her şey gayet normal ilerlemiş, okul günleri çok sıradan geçmişti. düşük not aldığı için okulda hocalarından biraz azar işitmiş olsa da ikinci sınavlarda daha iyi olacağını söylemişti. hocaları çalıştığına inanıyor fakat altında başka bir sorun mu olup olmadığını irdeliyorlardı. çalıştığına inanmalarının sebebi de ders içinde hocanın çözdüğü soruları jisung'un da zaten çözüyor oluşuydu. dersi dinlemeyen veya ilgilenmeyen biri değildi kısacası. bu konuşmaları da atlattıktan sonra kafası biraz daha rahatlamıştı. sınavlar konusunda ailesinin pek bir şey demeyişi de bunda etkiliydi. dershaneye yeni başladığı için bocalamış olabileceğini söyleyip mevzuyu fazla uzatmamışlar, ikinci sınavlarda illaki düzelteceğini söylemişlerdi. birilerinin kendine güvendiğini bilmek güzeldi.
yemek gününün dershane dersleri bir türlü geçmek bilmiyor gibiydi. normalde dersleri ilgiyle dinliyor olsa da bugün içinde garip bir heyecan vardı ve bu yüzden de bir türlü odaklanmayı başaramıyordu. 4. dersin bitiş zilini duyduklarında hızlı hızlı toplanmaya başladı ve sınıftaki diğer herkesten önce hazırlanmıştı. diğerlerinin de hazırlanmasını bekledikten sonra hep birlikte hamburgerciye doğru yola çıktılar. hamburgerci dershanenin hemen yakınlarında bulunduğundan dolayı çok fazla yürümelerine gerek kalmayacaktı. dershaneden çıktıklarında saatin daha çok geç olmadığını fark ettiklerinden ilk önce bir kitapçıya uğramanın iyi olacağını düşündüler. bu grubun kitap okumayı seven bir tayfa olduğunu pek düşünmemişti jisung açıkçası. şu aralar pek okumuyor olsa da bir dönem kitap okumaya bayılan biri olduğundan kitapçı fikri onu çok heyecanlandırmıştı.
kitapçıya gittiklerinde genellikle karina, yeji ve jisung birlikte; felix ve minho da birlikte takılıyorlardı. hyunjin o gün hasta olduğundan dershaneye gelememişti. jisung, karina ve yeji üçlüsünün en çok şaşırdıkları şeylerden biri de felix ile minho'nun baya koyu bir şekilde sohbete dalmış olmalarıydı. felix normalde sınıfın en arka sırasında oturan ve genel olarak kimseyle pek fazla konuşmayan kişisiydi. hocalar da dahil olmak üzere herkes onun bu sessizliğinin farkındaydı. demek ki felix'in konuşması için kendi ilgi alanlarının ortak olduğu biri gerekliymiş. kitapçıda saçma sapan kitapları birbirlerine gösterip dalga geçtikten sonra kendi zevklerinden de biraz bahsetmişlerdi. sonrasında acıktıklarını fark ederek hamburgerciye gitmeye karar vermişlerdi.
hamburgerciye vardıklarında yeji ve minho yan yana oturmuş geri kalan üçlü de karşılarına oturmuştu. minho herkese ne istediğini sorduktan sonra gidip siparişi vermişti. minho'nun isminin duyulup siparişinin hazır olduğunun söylenmesine kadar geçen sürede masa biraz sessizlik yaşamıştı. minho yemekleri alıp geldikten sonra herkes bir yandan yemeklerini yiyip bir yandan da sohbete dalmışlardı. (yeji, karina, jisung, minho, felix)
"yeji, sen daha yeni geldin. nasıl hissediyorsun dershane hakkında?"
"ya aslında pek bir şey düşünmüyorum iyi yani."
"hadi hadi bizim yanımızda yalan söylemene gerek yok buradaki hiç kimse zaten dershaneden pek hoşlanmıyor. mesela biz her zaman oturur dershanenin ve hocaların dedikodusunu yaparız."
"karina kendi adına konuşmalı ben çok seviyorum biliyorsunuz dershaneyi."
"hadi git be oradan herkes biliyor kurtulmak için gün saydığını."
"12. sınıfta burada olmayacak mısınız ki?"
"sanmıyorum. jisung ve felix burada kalacak galiba ama minho ile ben farklı bir yere geçmeyi düşünüyoruz."
"yani bu bizim birlikte takılabileceğimiz son zamanlarımız?"
"dershane olarak evet ama yine yakın oluruz diye düşünüyorum."
"kendi adına konuşman gereken bir şey daha. ben hiç gelemem sizinle buluşmaya falan."
"minho hep böyle aldırma ona. kendi kendine gıcıklık yapmaya çalışıyor ama alıştık."
"felix? sen ne dersin?"
"sizinle buluşmaya mı?"
"evet."
"yani eğlenceli insanlarsınız niye olmasın?"
"tamam bakın minho'nun yerine başka birini de bulduk. artık minho'ya ihtiyacımız yok."
"felix beni satmaz, değil mi?"
"arkadaşıma bunu yapamam haklı."
sohbetleri böyle keyifli bir şekilde devam ederken artık geç olduğunu fark ederek kalktılar. kimin nereye gideceğini öğrenmek için binecekleri durakları söylediklerinde jisung minho ile aynı duraktan binebildiğini fark etti. tek başına eve gitmektense minho ile aynı otobüse binmeyi tercih edeceğinden onunla aynı otobüse binmek üzere durağa ilerlediler. durağa giderken sessizlik olacağını düşünse de minho ile koyu bir sohbete dalmışlardı. genelde konuları açan kişi jisung oluyor olsa bile minho ile konuşmak gerçekten sarıyordu ve eğleniyordu da. otobüse bindiklerinde de sohbetlerine devam etmişler, genelde okul ve dershane hakkında konuşmuşlardı. minho'nun fiziğinin gerçekten iyi olduğunu öğrendiğinde de şaşırmıştı.
"hangi insan fizik dersinde başarılı olabilir ki? in misin cin misin? normal biri olmanın hiçbir imkanı yok."
"ben başarılıyım sanırım. fizik gerçekten kolay bir ders."
"kendi adına konuşmalısın. burada yapamayanlar da var."
"aslında yaparsın sadece ön yargılı olmayı bırakman lazım."
"hiç sanmıyorum. ben ne kadar uğraşırsam uğraşayım fizikte başarılı olamıyorum. senin yok mu hiç sevmediğin dersler?"
"biyoloji sanırım. ezber olduğu için unutuyorum sürekli."
"biyolojiyi çok severim ben. en sevdiğim derslerden biri. istersen sana anlatabilirim. sen de bana fizik anlatırsan tabii."
"anlaştık."
minho ve jisung birlikte sohbet ederken jisung'un ineceği durak gelmişti. kalıp biraz daha sohbet etmek istiyor olsa da inmesi gerekliydi. ineceğini minho'ya da söyleyip görüşürüz dedikten sonra evine doğru yol aldı. yüzünde minik bir gülümseme vardı ama sebebinin ne olduğunu o da bilmiyordu.