GİRİŞ

70 9 3
                                    

   

   Anya, pas tutmuş gıcırtılı arabasını park etti. Etrafta ölülerden bir iz yoktu henüz. Ama bunun uzun sürmeyeceğini biliyordu. Arabasının dışında yiyecek ararken herhangi bir şeyle karşılaşabilirdi. Bebeğini de arabada yalnız bırakamazdı. Dikiz aynasından çocuk koltuğuna baktı sonra da gözlerini kendine çevirdi.

   Dudakları kurumuş, gözlerinin altı morarmış ve saçları kirden birbirine yapışmıştı. Kim bilir ne zamandır duş almıyordu? Kendine son bir acınası bakış daha attı, kafasını olumsuz yönde salladı. Yolda kaybettiği dostları şu an burada olsa ne olurdu diye düşündü. Ama sadece düşünmek karın doyurmuyordu.

   Kemerindeki silahı ve bacağına sıkıştırdığı avcı bıçağını kontrol etti. Hemen yan koltuktaki içi -neredeyse- boş erzak çantasını aldı. Camları sonuna kadar kapattı ve sağ kolunu yolcu koltuğuna dolayıp arkasına doğru baktı. Arkadaki camlar da kapalıydı.
  
   Gözü bebeğine çarptı. Halsiz görünüyordu. Anya'nın artık sütü gelmiyordu. Çocuk neredeyse bir yaşına girecekti ve yaklaşık 3 gündür ağzından anne sütü hariç hiçbir şey girmedi.

   Tam dışarı çıkıp arka kapıyı açtıktan sonra bebeğini alacağı sırada fazla da uzakta olmayan silah sesleri duydu. İnsanların olması iyi miydi? Aslında buradaki ölüleri silah sesine yönlendiriyorlardı.

   Erzak yağmalamak için iyi bir zaman olabilirdi. Ama ölülerin tam anlamıyla oradan uzaklaşması için birkaç dakika daha beklemek istiyordu.

   Aslında beklediği şey oluyordu. Ölüler silah sesine doğru yürüyorlardı. İnilti ve uğultuları paslı arabanın yanından geçtiklerinde daha da yükseliyordu. Bazısı arabalara çarparak bazısı sürünerek bazısı da güçlükle yürüyerek sesin en canlı olduğu yere doğru gidiyordu.

   Bebek huysuzlanmaya ve ortada hiçbir şey yokken bağırmaya, ağlamaya başladı. Bu en yakınlarındaki yaklaşık bir düzine ölünün dikkatini çekti. Arabanın camlarını çürümekte olan zayıf parmaklı, uzun tırnaklı elleriyle tırmalıyor arabayı da ısırmaya çalışıyorlardı. Anya panikledi. Şarjöründe sadece 4 mermi kalmıştı ve bıçakla yakın dövüş konusunda kendine pek güvenmiyordu.

   Ölülerin camları çizmeleri çeşitli sesler çıkarmaları ve korkunç iğrenç yüzleri bebeği daha da huzursuz ediyor ve daha da şiddetli ağlamasına neden oluyordu. Anya, arka koltuğa doğru süzüldü ve bebeğinin emziğini aramaya başladı. Hiçbir yerde bulamıyordu.

   Ön yolcu koltuğundaki cam çatladı ve Anya daha da panikledi. Sonunda emziği bulduğunda parçalanmış olduğunu gördü. Bebeğinin dişleri kaşınıyordu ve emziği parçalamıştı.

   Anya, ani bir hareketle önce üstündeki askılıyı sonra da kavuçuksuz sütyenini sıyırdı. Bebeğin emniyet kemerini çözdü ve onu kucağına aldı. Emzirmeye çalıştı. Bebek emiyordu, göğsü artık -neredeyse hiç- süt üretmiyordu ama en azından onu sakinleştirmeye yetebilirdi; yetmeliydi de. Bebek bir süre daha emdikten sonra uykuya daldı.

   Etraftaki ölüler onları hala görebildiği için gitmiyorlardı. Sadece ses çıkarmamak yetmezdi. Dışarıda daha da kalabalıklaşmış görünüyorlardı. Bu sefer sayıları iki düzineden fazla duruyordu.

   Anya, önce arkadaki camları hafifçe araladı, kıyafet çantasından -ki çok da büyük bir çanta değildi- bir atlet çıkardı ve onu cama gerip camı tekrar kapattı. O taraf kapanmıştı. Bunu öndeki camlara da sırasıyla uyguladı. Bebeğinin tekrar böyle şiddetli ağlamamasını umut etti -ve de ölülerin bir an önce gitmesini-

   Dört cama da kıyafet gerdikten sonra ön ve arka camlar açık kalmıştı. Bu yüzden tekrar arka koltuğa geçti ve o da ölülerin onu görmemesi için eğildi. Zaten bebeğini de koltukların ayak kısmına yatırmıştı. Kendisi de bir uykuyu hakettiğini düşünüyordu. Bir cam çatlasa ve ya kırılsa duyacağından emindi.

ISIRIK İZİ (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin