Sıklıkla birbirine çarpan tenekeler, insanların homurtuları, arada Liya'nın ağlayışına eşlik ediyordu. Bu sıralar diş çıkardığı için oldukça huysuz ve çok fazla gürültücüydü.
Lumpus, Delfin ve Mir -tabi Liya da oradaydı- bir arada oturuyor kahkahalar eşliğinde sohbet ediyordu. Kampın ortasındaki bağrışmalar tatlı sohbetlerini yarıda bölmüştü. Lumpus, diğerlerini eliyle durdurdu ve kendisi kalabalığın olduğu yere doğru hızlı bir şekilde ilerledi.
"Derdin ne senin? Hala yiyorsun!" adam, başka bir adamın tepesinde dikilmiş ona bağırıyordu.
"İstek değil ihtiyaç." bir yandan yiyor bir yandan konuşuyordu.
"Çıkar şunu ağzından, sen hayvan değilsin." konuşurken kimi zaman ağzından tükürükler fışkırıyordu.
"Kıyametteyiz, neden olmasın ki?" alaycı bir gülüşle cevap verdi.
"Kimse seni böyle kabul etmez." elleri yumruk şeklinde ona vuracağı anı sabırsızlıkla bekliyordu.
"Aslında buradaki çoğu kişi benimle aynı fikirde." oradaki diğer herkes kafasını onaylarcasına salladı.
"Bu da ne demek oluyor?" etrafına şaşkın ve korku dolu gözlerle baktı.
"Öncelikle, iki haftada bir iki kişi arasında bir dövüş düzenleyeceğiz. Kaybedeni yiyeceğiz." gayet umursamaz bir tavır sergiliyordu.
"Sen kafayı mı yedin? İnsanlar kaynaktır." bu dediğinde haklıydı insanlar kalabalık oluğu zaman daha güçlüydü.
"Önce senden başlayalım. Hatta belki dövüşte birinin seni yenmesine bile gerek kalmaz. Direkt yiyebiliriz. Ama oldukça yavaş bir şekilde. Bir gün kolunu öbür gün bacağını sonra diğer kolunu. Tüm bu şeyleri yerken Seni de elimizdeki ilaçlarla canlı tutmalıyız ki et bozulmasın."
"Sen ne... Ne saçmalıyorsun? Peki hiç insan kalmadığında? O zaman ne yapacaksın? Kendini mi kesip yiyeceksin? Yamyam olduğun yetmiyormuş gibi bir de kendini mi yemeyi planlıyorsun?"
Adam elindeki eti bitirdi ve parmaklarını iğrenç ve mide bulandırıcı şekilde yalayarak temizledi. "Sen muhtemelen o zamanları göremeyeceksin." durakladı. "O yüzden çok da düşünmene gerek yok. Gün geçtikçe elimizdeki erzak azalıyor zaten. Yakınlardaki her yeri yağmaladık. Hatta yere düşürdüğümüz her ölünün çantasına cebine falan da baktık. Ama şu an nereden baksak tüm kampa yetecek kadar bir haftalık bile yiyeceğimiz yok. Suyumuz bile yok."
"Tanrım! Sen aklını mı kaçırdın? Hiç göç diye bir şey duydun mu?"
Konuşmalar sırasında Lumpus, onları bir çadırın arkasından pür dikkat dinliyordu.
"Burada yolculuğa dayanamayacak kadar güçsüz ve zayıf kaç kişi var senin haberin var mı? Özellikle yaşlılar ve o bebekli adam. Sanırım ilk bebekten başlardım. Eti yumuşaktır." Yamyam adamın önünde bağlı ve bir kolu -kesilmiş- ateşte olan kadın kıvranıyordu. Adam da kolunun pişmiş yerlerinden koparıp afiyetle yiyordu.
"Bebek yemek mi? Sen ciddi misin? Hangi insan yapar bunu? Size soruyorum millet, hanginiz bunu yapar?"
"Artık hiçbirimiz insan değiliz."
Lumpus, konuşulan konudan sıyrılarak sessiz bir şekilde arkadaşlarının yanına geri döndü. Elleri titriyor, arada da başı dönüyordu.
"Buradan gitmeliyiz, hemen!"
Delfin, kafasını kaldırıp -tek kaşı havada- Lumpus'a doğru baktı. "Bir sorun mu var?"
"O adam... Kafayı yemiş!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISIRIK İZİ (tamamlandı)
HorrorYorgundu ama bunu ondan başka yapıcak kimse yoktu. Nefes nefese diğer ölüleri de iterek ya da tutarak bir şekilde kendinden uzaklaştıra uzaklaştıra öldürmüştü -yani tamamen- ancak dördüncü ölüde bıçağı takılı kalmıştı ve ne kadar uğraştıysa da geri...