Upuzun bir bölüm olduuu, daha yazacaktım da abartma zeliş dedim ndjxsj umarım beğenirsiniz 😙
...
Çoktan kapanmış olan loş mekana adımladım. İçerde kimse yoktu Jeonghan dışında, sandalyeye oturmuş elindeki viskiyi yudumlarken bana el kaldırdı. Nasıl da pişkin pişkin sırıtıyordu? Ellerimi cebime atıp yaklaştım "Ne zıkkımlanıyorsun?" önündeki içkiyi uzattı "Al sen de zıkkımlan"
"İstemez" sandalyeyi çekip oturdum karşısına. Birden sinirle parlamıştım ama bu adamın oyununa gelip de kendimi kaybedecek kadar aptal değildim. Sadece alacağımı alıp gidecektim, cebimdeki telefonun varlığını çaktırmadan kontrol ettikten sonra sordum "Anlat bakalım, ne bu çekememezliğin? Niye her boka burnunu sokup işime karışıyorsun?"
Sırıtarak başını aşağı yukarı salladı "Yemeyenin malını yerler değil mi? Gözün açık olsaydı da elindeki işi kaybetmeseydin. Ben ne yapabilirim sen aptalsan?"
"Senden hep bir adım önde olduğum için kıskanıyorsun beni" dedim ağzımın kenarıyla gülerken "Seong'u nasıl kendi tarafına çektin bilmiyorum ama...bana rüşvet aldı diye çamur atarak boşuna zamanını harcıyorsun Jeonghan"
İşaret parmağını kaldırıp hafif sarhoş bir şekilde baktı yüzüme "Tahmin edeyim kimse sana inanmadı" kahkahayla güldü "Öz baban bile arkanda değil lan acıyorum sana, yalnız bir piçsin-"
Haddini aşmıştı, kendimi ne kadar tutsam da dayanamayıp kalktım ayağa. Üzerine doğru eğilip her iki elimle kavradım yakasını "Geçenki gibi yarım bırakmam işimi, bu kez elimden seni kimse alamaz"
Bileklerimi tutup kalktı oturduğu yerden "O zaman kapışalım kuzen, göze göz dişe diş"
....
Jin
Taehyung'u gizli gizli takip ettiğime inanamıyordum...ama ne yapabilirdim çok sinirli gözüküyordu. Başına bela almasını istemiyordum.
Burası da neresiydi ki? Nasıl girecektim? Girecek başka bir yer var mı diye etrafa baktım ama bu kapalı mekana beni almazlardı. Kapının önündeki adamları atlatıp da girmem imkansızdı.
Belki de içeri alırlardı beni, şansımı denemekten zarar gelmezdi. Omuzlarımı dikleştirip kendimden emin bir şekilde adımladım. Bana tuhaf tuhaf bakan iki adam bakıştıktan sonra tekrar bana döndüler "Kimsiniz?"
"Eşim içerde, izin verirseniz içeri gireceğim" tam geçeceğim sırada tuttu kolumu birisi "Ne eşi? Kimse yok burda git burdan çabuk"
Hızla kolumu çekip dik dik baktım "Kim Taehyung içerde, kendisi eşim olur-"
Ben konuşamadan hızla kapının önünden çekildiler "Buyrun"
A-ah bu kadar mıydı yani? Şaşkınlığımı belli etmemeye çalışarak içeri girdim. Ağır içki kokan bu mekan bomboştu. Neredelerdi acaba?
Biraz daha ilerledikten sonra ilerde duyduğum sesler beni o yöne çekti. Seri adımlarla kapının yanına yaklaştım "Sen cidden ölmek istiyorsun!" bu boğuk ses Taehyung'dan başkasına ait olamazdı. Gürültüden anlaşıldığı üzere kavga ediyorlardı. Gece gece dertleri neydi? Korkuyla kapıyı yavaşça araladım. İçeri girdiğimde gördüğüm şey ellerimle ağzımı kapatmama neden oldu? Taehyung adamı zemine yatırmış art arda vuruyordu "Taehyung!"
Hemen koşarak onların yanına yaklaştığımda Taehyung durup başını çevirdi "Sen nerden çıktın?" dedi öfkeyle. Yaklaşıp kolunu tuttum "Taehyung lütfen gidelim, başını belaya sokacaksın-"
Sinirle çekti elini "Beni mi takip ettin? Kim dedi sana gel diye?"
"Taehyung lütfen gidelim" ben onu çekiştirirken yerdeki adam kalkıp kanayan dudaklarını sildi, gülerek "Vayy be, Taehyung'u önemseyen nesli tükenmekte olan nâdir birisi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear Future Husband ↬TaeJin
FanfictionSeokjin'i; ilkbahar, kitaplar, sevgi ve umut ayakta tutuyordu. Taehyung ise onun tam zıttı bir insandı. Başarı, para ve hırs onun her şeyiydi. Peki bu ikisi anlaşmalı bir evlilik yaparsa- daha doğrusu anlaşmalı evlilik yapmak zorunda kalırlarsa ne...