Masal'dan
İçeriye geçtiğimizde Altay da yine gelip dibime oturup elini omzuma atmıştı. Anlamsız bakış sırası ona geçen Güneş bir açıklama bekler gibiydi. En sonunda dayanamayıp sormuştu.
"Siz hayırdır gençler? Bu kadar hız Mert'te yoktu ya."
Benim konuşmama fırsat vermeden lafa giren Altay'ın gerildiği her halinden belliydi.
" Koskoca 5 sene bekledik daha mı? Mert bu hikayede savunulacak en son kişi Güneş. Çünkü o bir sene bile bekleyememişti hatırlatırım."
Verdiği soğuk cevapla Güneş'te gerilmişti. Ortamı yumuşatmam gerektiğinin farkındaydım. Soğuk rüzgarlar esiyordu çünkü şu an salonumda.
" Ee.. Her neyse. Biz bugün bunları konuşmak için biraz fazla mutluyuz hiç girmeyelim bu konulara." dediğim cümleyle Altay'a kısa bir gülüş atmıştım. Ondan karşılık aldığımda Güneş'e dönüp devam etmiştim konuşmama.
" Güneş, gel biz seninle bir şeyler hazırlayalım. Hep laflarız biraz." dediğimde ona da göz kırpmıştım.
Kalkmaya niyetlenirken omzumdaki kol buna izin vermemişti. Sessizce kulağıma fısıldadıklarıyla gülümsemiştim.
" Ne yani.. Bensiz mi gideceksin.. Hiç olmadı bu psikolog."
" Akşam yemeğinde de seninleyim Bayındır..." son dediklerimi ben de fısıldayarak söylediğimde sessiz bir kahkaha atmıştı.
" Hadi bakalım öyle olsun Bayındır."
Altay'dan
Onlar mutfağa geçtiğinde derin bir nefes almıştım. Güneş'in bakışları hala çok rahatsız ediciydi. Güneş, benim Fenerbahçe dönemimden beri peşimdeydi. O dönem de fazlasıyla rahatsız eden bu durum şu an yine nüksetmişti. Masal'ı da gram sevmezdi aslında. Çevresinde olmasının tek nedeni bendim.
Masal ortamdaki gerginliğin tek nedeninin benim cevaplarım olduğunu düşünse de aslında çok nedenimiz vardı böyle. Ama onun bunları öğrenmesi kötü olurdu. Olabildiğince uzak tutmaya çalışacaktım onu tüm bunlardan. Bir daha kaybetmeyi asla göze alamazdım.
Masal'dan
Mutfağa geçtiğimizde Güneş'in gerginliği hala geçmemişti. Altay biraz fazla abartmıştı evet ama Güneş'in de sorduğu şu an sorulabilecek en son soruydu. Çok geçmeden yine başlamıştı sorularına.
" Masal cidden merak ettim ya. Ne alaka kızım siz? Yakın arkadaş değil miydiniz?"
Bu sorular artık beni de sıkmaya başlamıştı.
" Güneşciğim hayırdır spor muhabirliğini bırakıp magazin muhabirliğine mi geçmeye karar verdin? Çok takılma sen bunlara aa. Keyfimize bakalım biz." dediğimde göz kırpmıştım.
Kahve makinesinden tam ses gelmişti ki Güneş'in telefonu çalmıştı. Acil çıkması gerektiğini söylediğinde sevinmiştim açıkcası. Bugün biraz fazla tuhaftı.
" Altay! Sevgilim, Güneş gidiyor! Gel istersen!" diye içerideki Altay'a seslendiğimde salonun kapısına kadar gelmişti.
Altay'dan
Güneş'in birden sarılmasıyla ne olduğumu şaşırmıştım. Bozuntuya vermemek adına karşılık verdiğimde kulağıma gelen ses fazlasıyla irite etmişti.
" Daha çok görüşelim Altay Bayındır. Buradasın sanırım artık uzunn bir süre."
" Bu son görüşmemiz Güneş. Çok ümitlenme. Burada olmam seni hiç ilgilendirmiyor."
" Görürüz.. Görüşürüz Bayındır."
En sonunda çekilebildiğinde maalesef Masal'ın tuhaf bakışlarıyla da karşılaşmıştım. Şu an karşılaşmak istediğim son şeydi. Her şey bu kadar mükemmel giderken mahvolmasına izin veremezdim.
Masal'a da kısa bir şekilde sarılıp çıkabilmişti sonunda.
" Bu neydi peki? Sana ters çıktım da haklıydın sevgilim yani. Gören de magazin muhabiri sanacak. Ben bu kadar soru magazinde duymadım." diyen Masal'a kısa bir kahkaha atıp duvarla arama almıştım. Boynuna bir öpücük kondurduğumda irkilmişti.
" Unutma ki.. Altay Bayındır her zaman haklıdır güzelim." şu an tüm odağı bendeydi. Tam gözlerimi kapatıp öpmeye yaklaşmıştım ki eğilip çıkmıştı kolumun altından.
" Maalesef Altay Bayındır. Bizde de Masal Bayındır ne derse o oluyor da biraz." diyip girmişti mutfağa geri.
" Ya biz hep burada kalacaksak hiç oynamayalım Masal aaa!" diye arkasından seslendiğimde kahkahasını duymuştum. Sonra ben de mutfağa girdiğimde kötü bakışlarını üzerimde gezdirmişti.
" Biraz da Güneş'in sana olan bakışlarını konuşalım." diyip yaklaşmıştı.
Bunu da fark edemezdi gerçekten. Ama bu sefer buna düşmeyip inkar moduna geçme vaktiydi. Her seferinde aynı şeyi yapıyordu taktiği ezberletmişti artık.
" Ne bakışı güzelim? O nereden çıktı?"
" Vayy.. Alayına inkar diyorsun yani kaleci. Peki. Çıkar kokusu bu 'iki saat' sarılmanın."
" Masal.. Yine saçmalamaya mı başladık güzelim?" dediğimde sarılmıştım.
" Ben seni çok seviyorum. Lütfen böyle yapıp yorma ikimizi de güzelim." ardından kucağıma alıp mutfak tezgahına çıkardığımda o da anlamamıştı ne olduğunu.
" Ya ama Altay..! Bu nasıl bir kaçış yoludur ya..!" söylenmesi gülmeme sebep olmuştu. Varlığının hep sebep olduğu gibi.
" Sen orada oturuyorsun ve akşam yemeğini hazırlıyoruz. İtirazların hiçbiri kabul edilmiyor Bayındır."
" Of Altay.. Of Altay!" dediğinde gidip öpmüştüm dudağından.
" Sevgiliye oflanmaz güzelim." dediğimde yüzündeki yamuk gülümseme her şeyi özetler nitelikteydi.
~ne kaossuz yapamıyor muyuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gündüzüm seninle || altay bayındır
Fiksi Penggemar'aşkını bir sır gibi senelerdir sakladım.'