19. Öyleyse Öldür Beni

119 14 38
                                    


19. Bölüm: "ÖYLEYSE ÖLDÜR BENİ"

Bana Yalan Söylediler, Samiramis Pekkan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bana Yalan Söylediler, Samiramis Pekkan


•••


"Aslında insanı en çok acıtan şey, hayal kırıklıkları değil. Yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklarıdır."

F. Dostoyevski

•••

İnsanın kendi yazdığı oyunu oynaması, başkalarının yazdıklarını oynamak kadar tatmin edici olamazdı ve belki de Tanrı tam da bu sebepten ötürü bizleri yaratmıştı. Kendi yazdıklarını kendi oynamak yerine dünya denen bu dev tiyatro sahnesinde biz aktör ve aktrisleri toplamış, işine ehemmiyet veren her yazar gibi en ön koltukta hayretle izliyordu tiratlarımızı. Uzunlu kısalı rollerin ardından söylenecekler söylendiğinde, oynanacaklar oynandığında ve o son kişi Tanrı'nın huzurunda reverans yaptığında, perde kapanacak. Bir başka oyuna dek ise hiç açılmayacak.

Zaman zaman herkes gibi ben de düşüyordum bu yaşam denen düzmece yolun manasını irdelemenin peşine. Her defasında tökezliyor olsam ve hatta bazen yere düşüp dizlerimi kanatsam bile, bunu yapmaktan vazgeçemiyordum çünkü bir gün olur da vazgeçersem yaşayan ölüden farkımın kalmayacağını elbet biliyorum. Her şeyi olduğu gibi kabullenmek, kendimi bildim bileli hoşuma gitmezdi zaten. Nedenler, nasıllar ve daha ziyade niçinler kuşatırdı her defasında sorularımın ardı ve arkasını.

Henüz çocuktum ve her çocuk gibi merak ediyor, bulduğum her fırsatta sorularımı anneme sorarak onu sıkboğaz etmekten kendimi alıkoyamıyordum.

Neden varız anneciğim, diye bir keresinde sorduğumda başta hoşnutsuz bir tavır takınsa da bir süre sonra cevap vermişti annem. Yaşamak için tabi, başka neden olacak Rüya?

Nasıl var olduk peki? Bizi Tanrı yarattı!

Hmm... Tamam ama, Tanrı niçin bizi yaratma gereği duydu ki? Yoksa canı çok mu sıkılmıştı? Ay keşiş miyim ben nereden bileyim Rüya?! Hem, baban böyle abuk subuk şeyler sorduğunu duyarsa kemiklerini kırar bak! Hadi şimdi odana git, biraz oyun oyna.

O gün oynamak değil, konuşmak istiyordum. Fakat bir zaman sonra bu isteğim de azalmıştı çünkü annem sorularımı geçiştirmek bir yana dursun, artık hiçbir şekilde yanıtlamaya yanaşmıyordu. Ne zaman denesem yüzüme dahi bakmadan çekip gidiyor ya da bazen seslice öflüyor, beni ikaz ediyordu. Sonra da büsbütün vazgeçmiştim zaten bunu yapmaktan, hiç olmazsa büyüyene kadar.

O gün bugündür yerli yersiz her şeyi irdelemeye antrenmanlı zihnim bu kez de boş durmasa gerek, dudaklarımdan "Işıklar mı söndü yoksa artık göremiyor muyum?" sorusunun dökülmesine neden olurken sesimin yankılandığını ve tekrardan kulaklarımı doldurduğunu işittim. "Ya da belki..." diye atıldı o an mantıklı tarafım. "Yalnızca gözlerim bağlıdır."

EGLAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin