6 - Tatlı Bela

15.3K 1.7K 683
                                    

"Özür dilerim. Cidden çok özür di-dilerim. Bir şans daha verseniz? Lütfen..." diyerek ellerimi boynuna dolayıp ona sarıldım.

"Affedin beni, bırakmam si-sizi. Bö-böyle sarılırım bır-bırakmam." diye eklerken kollarımın arasındaki boynunu iyice sıkıştırdım.

Ve bırakmadım da. O da benden kurtulmaya çalışmadı, itmedi beni.

"Affedecek misiniz beni? Lütfen Bay Kim lütfen." Boynuna doladığım ellerimi, tamamen indirmeyecek şekilde hafifçe gevşelttim.

Geri çekilip yüzünü görebileceğim ölçüde gözlerine bakarken dudaklarımı büzdüm. Gözyaşlarım, rüzgarın da darbeleriyle kurumaya başlayarak cildimin gerilmesine sebep oluyordu.

"Neden seni evine bırakmak konusunda patronuna bu kadar ısrar ettiysem..." diye sıktığı dişleri arasından hoşnutsuzlukla mırıldandı.

"Evet, evet bana kızmayın Bay Kim... Beni ısrarla eve bırakmayı teklif eden sizdiniz, yoksa patronum-"

"Boynuma tırnaklarını saplamayı ne zaman kesersin tahminen?" Sözlerimin devamı, onun bu söylediği cümleyle birlikte hiçliğe karıştığında ağzım bir karış aralandı.

Ne yaptığımı fark etmemi sağladığı için tırnaklarımı tenine saplamaya son verip ellerimi komple boynundan geri çektim. Ardından teslim oluyorum dercesine başımın iki yanında havaya kaldırırken hıçkırdım. Hıçkırık tutmuştu yine.

"Özür dilerim..." diye fısıldadım, sesim içime kaçmıştı sanki. 

"Bu gece seni eve bırakmayı teklif ederek başıma en büyük belayı açtım. Sen başımın belasısın Jeon." diye hırlayarak ayağa kalktığı gibi beni de kucağına aldığında ellerim refleks ile boynuna dolandı yeniden.

"Tatlı bir belayım, inanın bana o kadar tatlıyım ki tanısanız-"

Gözlerini kısarak bana ters ters bakınca dudaklarımı büzerek konuşmaya son verdim.

Başımı geniş omzuna yasladığımda, "Çek kafanı." diye ikaz etti beni. "Ama... Başım dönüyor."

Sözlerimi duyduğu anda isyankâr bir şekilde ofladı. "Eğer bir daha kusarsan seni mahve-"

"Kusmam kusmam." diyerek gözlerimi yumdum ve yanağımı geniş omzuna iyice yerleştirip, oraya gömüldüm.

"Anahtarların?" Kısa bir süre sonra gecenin sessizliğine uyum içerisindeki sesi kulaklarıma dağıldığında başımı kaldırmaya halim olmadığı gerçeğiyle yüzleştim.

Omzu, bir yastıktan çok daha konforluydu ve Tanrı şahit, burada böylece uyuyabilirdim. Öyle ki, uyuyakalmama da ramak kalmıştı.

"Jeon?"

"Mmmh." diyerek güçlükle tek kolumu onun boynundan indirip kot ceketimin cebini bulmaya çalışırcasına yokladım.

"Cebim kaybolmuş..." diye mırıldandığımda, kısık bir sesle kıkırdadı. "Şapşal." dedi ve parmaklarımı itekleyip benim bir türlü bulmayı başaramadığım ceketimin cebine elini sokup anahtarlarımı şıngırdatarak çıkarttı.

"Kapıyı aç."

Ağzımı şapırdattığımda, istifra ettiğim için damağımdaki o ekşi tat yine midemi bulandırınca yutkundum.

"Açın işte Bay Kim..." diye söylendim, kelimeler dudaklarımdan ciddi anlamda cımbızla çekilircesine güçlükle dökülüp sesim sona doğru iyice kısıldıkça kısıldı ve donuklaştı.

"Sana aç demedim zaten şapşal." diyerek beni kucağında hoplattığında, kayan bacaklarımı kalçalarına sıkıca dolayıp sırıttım.

O sırada şoförü kapıyı açtığında yüzümü hafifçe kaydırıp burnumu teninde sürükleyerek boynuna gömüldüm.

COME CLOSER • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin