Bölüm 11
"Kıdemli Avukat Song, eğer söyleyecek bir şeyin varsa etrafta dolanıp durmak yerine söyle gitsin. Pazartesi sabahlarımın en yoğun olduğum zaman olduğunu bilmiyor musun?"
"Yoonshin Do'nun ilk geldiği günün üstünden neredeyse bir ay geçti ve sen bir kere bile onu ofisine çağırmadın, değil mi? O hâlâ senin direkt gözetimin altında yani eğer ona iş vermeyeceksen bile en azından ona öğle yemeği ısmarla. Genç bir adam takımında zor bulunur."
Sehun, Mihee'nin bunu gündeme getireceğini biliyordu ve yavaşça kaşlarını çattı. "Bir toplantı daha yapmak için öğle yemeği saatimi bölecek kadar ileri giderim."
"Hey, meşgul olsan bile ne yapman gerekiyorsa yapıyorsun. Bilgin olsun diye söylüyorum, alışverişe gidip vakit geçiririm."
"Pro bono davalarıyla uğraşması yeterli değil mi? Bir de neden onu beslemek zorunda olayım ki? Sana bebek bakıcılığına ilgim olmadığını söylemiştim."
"O zaman ona kahve ısmarla, bilirsin hani. Seni gayet iyi tanıyorum. Onu bir güzel araştırdığını da biliyorum. Onu kovmak için can atmadığına bakılırsa senin kabul çizgini geçmiş gibi. Neyi beklediğini tam olarak bilmiyorum ama en azından sohbet edebilirsin diye umuyorum. Kısa olsa bile sorun değil. Benim de Yönetici Do'ya iletmem gereken bazı sonuçlar var. Her zaman arayıp soruyor ama benim diyecek bir şeyim yok ve bu çok utanç verici. Çok bir şey istemiyorum. Sadece kahve. Tamam mı? Kahve.
"Bana emir verip durma. Çık dışarı."
"Sehun."
"Üsttekiler veya her neyse, onları umursamıyorum. Ben ayrıcalık yapmam. Benden daha kıdemli olanlara bile bağırırım. Ben hâlâ bağırmıyorken çık."
"Amma sinirlisin ha. Çıkıyorum tamam mı?"
Mihee, Sehun'a atarcı küçük bir kardeş gibi baktı ve geri çekildi. Mihee sanki sessizce geri gidiyormuş gibi yaparken, hızla ileri doğru yürüdü ve Sehun'un masasına iki bardak kahveyi de yerleştirdi. "Senden güzel haberlerini dört gözle bekliyorum!"
Sehun, Mihee'nin bir an için hareketsiz kaldığı için bunu yapacağını tahmin etmişti. Derin iç çekişini dışarı vermeden önce ona el sallayan Mihee'ye baktı. Sonunda masasına oturabilmişti ama sonrasında Yoonshin'in parlak bir şekilde aydınlatılmış odasına baktı, sahibi görünürde çoktan işe gelmişti. Sehun durdu.
Çok geçmeden, masasında kurnazlıkla yerleştirilmiş kahve bardağına baktı. Mihee'nin dediği şey onu rahatsız etmişti.
"Yoonshin Do'nun ilk geldiği günün üstünden neredeyse bir ay geçti ve sen bir kere bile onu ofisine çağırmadın, değil mi?"
"Bir ay. Bir ay..." Tek kullanımlık iki kahveden birini almadan önce bu sözleri kendine tekrarladı.
Etrafında dönüp, ofisinden çıktı ve kendisinin ile Yoonshin'in ofisinin arasındaki resepsiyon odasına doğru yürüdü. Çalışanlar kendi aralarında fısıldaşırken, Sehun'un yaklaştığını fark etmemiş gibi görünüyorlardı. Mihee'nin, Sehun'un ofisine erken saatte ziyaret gelmesini hararetli şekilde tartışıyorlardı. Sehun onaylamayarak ellerini bir kez sesli şekilde alkışladı ve Sehun'un varlığını ilk fark eden kişi Sekreter Tak koltuğundan fırladı. "Aman Tanrım, K-Kıdemli Avukat. Bir şeye mi ihtiyacınız vardı?"
"Sekreter Tak, sana geçen hafta düzenlemeni söylediğim evrakları Yoonshin Do'nun ofisine yolla."
"İki davayı da mı? Hemen mi?"
"O zaman ikincisini yarına mı bırakmak istersin? Burada durup sizin mutlu mutlu gevezelik etmenizi bekleyebilirim."
Sekreter Tak "Benim hatam. Onları hemen şimdi gönderiyorum." diye cevapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NO MORAL - [NOVEL TÜRKÇE ÇEVİRİ] bxb (BL)
General FictionNO MORAL - İLK TÜRKÇE HAYRAN ÇEVİRİSİDİR. Yoonshin, kamu yararı adına zayıf ve güçsüzleri savunan bir avukattır. Sehun, galip gelmek ve üstünlük sağlamak için el altından gizli yöntemler kullanır. Sonucunda ortak olarak çalışmaya başlarlar ama bir...