6'.

166 17 24
                                    

merhaba, sizden ricam, paragrafları öylesine geçmeyin🌟

   İlk adımı ben atıyorum.Önde duran koruma beni görür-görmez öne adım atıyor, ama ardımdan gelen yoongi ile geri çekiliyor, kapıdan geçmemize izn veriyor.Ve sonra ikisi arasında garip bir şeyler geçiyor.Bakışlarla bir şeyler anlatıyorlar sanki.Koruma boğuk sesi ile "her zamanki yerde" diyor.Yoongi ise başını sallıyor, sonra yerinde duran beni yavaşça itiyor.
Ön kapıdan eve geçeceğimizi sanıyorum, ama tabii ki böyle bir şey olmuyor.evin arkasına adımlamaya başlıyoruz.Yoongi adımlar atıyor, bense sadece onu takip ediyorum.Evin biraz yanında ona birleşik ama farklı desenli bir kısım var.Bir tür oturma odası olmalı.Ya da zaman geçirmek için bir oda.Her neyse işte.Kapı ardına kadar açık, odaya giriyoruz.Tahmin ettiğim gibi siyahlarla döşenmiş bir oda değil.krem rengi duvarlar, aynı rengin bir tık koyusu kanepeler var.Pahalı olduğunu düşündüğüm duvar saati ve sıra ile düzülmüş eşsiz tablolar beyaz duvara renk katıyor.Odanın tam ortasında kahverengi bir masa var.Arkasında ise bize dönük bir döner sandalye var.
Yoongi boğazını temizliyor, düşüncelerimden sıyrılıyorum.
Sandalye yavaşça dönüyor.
Orada.
Ellerini üçgen şeklinde birleştirmiş, bize bakıyor.
Ya da bana.
Esmer bir teni var.Siyah, parlak  saçları arkaya doğru düzenle taranmış.İri, burnu ile orantılı dudakları var.Ama en çok takıldığım şey biri çift, diğeri tek kapaklı olan gözleri.gözleri ışıltı ile parlıyor.Bu ışıklar her şeyden saf, güzellik barındıyor.Tanrı aşkına, ben onu ifşaladığım zaman yakın olmadığım için yüzünü dikkatli göremiyordum bile.
Damarlı, ince ellerine pahalı olduğu anlaşılan yüzükler geçirmiş olan Kim Taehyung, güzel bir adam.Eline kan yakışmayacak kadar, bir sanat eserini kıskandıracak kadar güzel bir adam.
Kirli işler ona yaklaşmaz gibi geliyor ilk bakışta.Bu adamı ilk gördüğünüzde ressam dersiniz.Piyano sanatçısı dersiniz.Kemançı dersiniz, ama kesinlikle, kesinlikle mafya demezsiniz.
Kendine gel, Jeongguk.

Onun da derin gözleri ile beni incelediğini fark ediyorum, içime yayılan garip bir korku hissi ile bakışlarımı yere indiriyorum.
Belki de en derinlerde saklanan kâbusları gün yüzüne çıkaran, gözlerindeki karanlık parıltı tam da mafya olması için bir sebep.Ya da belki sonuç, kim bilir.

Kulaklarıma ilişen, duvarlara çarpıp geri dönen boğuk sesi bana da çarpıyor, boğulmuş gibi hissediyorum.

"Hoşgeldin, kahraman."

Titremeye başlıyorum.

"Biliyor musun, seni gerçekten de büyük, tecrübeli birisi sanmıştım.Yoongi bahsettiğinde inanmamıştım doğrusu."

Sesindeki alayı seziyorum,
"Ama sen küçük, toy bir çocukmuşsun."

Çok büyük zorluklardan sonra aklımda dolanan, durumuma zıt "Küçük mü?BU BEDEN İÇİN KAÇ YILDIR SPOR YAPIYORUM, BİLİYOR MUSUN?" diye bağırma isteğimi susturuyorum.

"Biliyor musun, Jeongguk..bir kıza benziyorsun."
"Küçük bir kız çocuğuna benziyorsun."

Takıldığım nokta bana kız çocuğu demesi değil, buna son derece alışığım.Gittiğim her yerde bu yorumu alırdım.Hatta annem bile bana "kız güzelliğine sahip bir oğlan doğurmuşum" derdi.

Takıldığım tek şey ağzındaki adım.Jeongguk eskiden kulağa hiç böyle gelmemişti.Sesinden ilk kez duyduğum adım beni fazlası ile garip hissettiriyor.

"Dilini mi yuttun, Jeongguk?"

Sesi çok yumuşak, bir bebekle konuşur gibi, ama bunun yanıltıcı olduğunu biliyorum.

"Oysa ki seni cesaretli biri sanıyordum.
Hani şu yaptığın şey.beni ifşalamıştın, değil mi? "
"Kim taehyung'u."

Sesindeki hastalıklı tını beni korkutuyor tüylerimi diken-diken ediyor.

utopia, tkWhere stories live. Discover now