selamlar💘
geçen bölümü okuduğunuzdan emin olun, lütfen
gözümden bir damla yaş akıyor. zaman durmuş gibi hissediyorum. ne olup bitiyor, onu bile bilmiyorum, gözlerim sadece uzun süredir arkamda bıraktığım, her gün düşündüğüm, arkadaşlarım, kardeşlerim jin ve jimin'de. bir şey olup bittiği belli, içeri girmeye çalışıyorlar. jimin'in saçları uzamış. gülümsüyorum, ne zamandır uzatmak istiyordu. jin ise kilo almış gibi geliyor. kim bilir, belki de sadece bana öyle geliyor. neredeyse 1 ay olacak ki, görmüyoruz birbirimizi. içimden yanlarına koşmak, bu hayattaki tek arkadaşlarıma dolu dolu sarılmak, özürler dilemek geliyor.
ama yapamıyorum, çünkü bir an sonra kendimi dışarıda buluyorum.taehyung seokjin ile jimin'i farkettiği gibi çabuk bir şekilde hesabı bırakmış, sonrasında ise seraphina ve beni apar topar restoranın yan girişinden çıkarmıştı. ağlıyordum. bu, sadece bugün yaşadıklarımdan değil değil, günlerdir yaşadığım yıpranma yüzündendi. kendimi bildim bileli saçım neredeyse hep uzundu. ağlarken ellerimle saçıma dokunma alışkanlığım vardı. saçlarıma dokunup, bu kısalığı yeniden farkettiğim zaman, tekrar, daha şiddetle ağlamaya başlamıştım. bıkmıştım resmen. üzerimdeki bu baskıdan, bir kaçak gibi davranmaktan, ailemi görememekten, arkadaşlarıma yaklaşamamaktan, işe devam edememekten, kim taehyung'dan. her şeyden.
arabaya giderken, seraphina ağladığımı farketmiş, birdenbire bana sarılmıştı.
"jeongguk? restorandan çıktığımız için mi ağlıyorsun? ağlama, babam başka bir yere gidebileceğimizi söyledi."
bu kızın masumiyeti, konuşması beni nedense sakinleştiriyor, hayata ve şimdi yaşadıklarıma dayanabilirmiş gibi hissettiriyordu. bu kızda garip bir şeyler vardı, ne olduğunu bilmesem de, bir şeyler vardı işte."jeongguk, seni seviyorum."
daha fazla dayanamamış, bana sarılan küçük bedene sıkıca kollarımı dolamıştım."ben de, ben de seni. "
"artık ağlamıyorsun, değil mi jeongguk?"
"hayır, artık gülümsüyorum, bak" demiş, seraphina'ya sahte bir gülümseme göstermiştim.
önüme baktığımda, konuşmalarımızı dinleyen bir kim taehyung'la karşılaşmıştım. yüzünde garip bir ifade vardı, çözemiyordum. yüzünü dağıtmak, yumruklarımla tüm bedenini kanatmak istiyordum. kızgın, çok kızgındım.
"sera, tatlım. hadi, seni arabaya bindirelim. bizim jeongguk ile konuşmamız gereken küçük bir şey var. sonrasında burada olacağız. bizi bekler misin?"şaşkınlıkla bakıyordum.
"tamam, baba. çabuk dönün ama. ayrıca, siz gelene kadar bir şeyler atıştırabilir miyim?"
"pekâlâ, bu seferlik cips yiyebilirsin."
"teşekkür ederim!"
kim taehyung "rica ederim. pekâlâ, biz hemen döneceğiz. " derken arabanın kapılarını kilitlemiş, sonrasında kolumdan tutarak ara yola yönelmişti.
hiçbir şey söylemiyordu, sanki benim ona bir şeyler söylememi, bağırıp çağırmamı, isyan etmemi bekliyor gibiydi.
yapmak isterdim, ama içimdeki tüm volkana karşı sadece güçsüz, çaresiz bir sesle
"neden jin ile jimin'in yanına gitmeme izn vermedin?"
tekrar ağlamaya başlamıştım. bu kadar uzun süre art arda çaresiz hissetmek yorucuydu. daha önce hiç böyle hissetmemiştim.
soruma karşın garip ifadeli gözleri ile bana bakıyor, dili ile dudaklarını ıslatıyordu.
bir cevap, bana işkence görmek için elinde olduğum bir adam olduğumu hatırlatacak bir cevap beklerken, aldığım cevap karşısında sıcak havaya rağmen bedenimden bir soğukluk geçmiş, tüylerim ürpermişti."ağlarken çok güzel görünüyorsun."
biraz süren bir sessizlikten sonra gökyüzüne bakmış,
"birinin yanına gitmek istemenin, ama gidememenin verdiği çaresizliği bilirim."
"baksana jeongguk. yaşayan birilerinin yanına gitmek istiyorsun."
"ben yıllarca yaşamayan birinin yanına gitmek istedim."

YOU ARE READING
utopia, tk
Fanfictiongazeteci jeon jeongguk 2 yılın ardından büyük mafya kim taehyung'u ifşalamış ve yeniden dünya gündemine oturtmuştu pov/tt:quersoe