20.

82 6 8
                                    

  *cister- çok çok küçük bir izleme cihazı arkadaşlar bir kum tanesi büyüklüğünde. çok çok özel ajanların, mafyaların ve beyaz ev işçilerinin kullandığı bir cihaz. kamera ve konum olarak iki yere ayrılıyor. bazen doktorlar da kullanıyor bu cihazı, hastanın bedeninin bir yerindeki değişiklikleri izlemek için. iğne ile bedene enjekte ediliyor.

((kurgu!!!)  dan brown, deception point ilhamlı.)


"ne? beni mi? nasıl? "

duyduklarımla şok olmuş, kulaklarım uğuldarken taehyug'un cevap vermesini beklemiştim.

****

"evet, jeongguk, seni."

"ama beni niye istiyorlar ki? beni nasıl tanıyorlar?"

"bu tür işler böyledir, bu şeyi çoktan planlamış olmalılar. ve tabii beni iyice bir araştırmışlar. burada kaldığını öğrenmişler. "

jeongguk'un gözünden bir damla yaş akmıştı. demek seraphina'ya karşılık o.

"taehyung, beni onlara verecek misin?"

taehyung kulaklarına dolan bu aciz ses tonu ile birlikte çok nadiren hissettiği bir duygu hissetti kalbinde. adlandıramayacağı bir duygu.

"merak etme, güzelim. ben her şeyi sana zarar vermeyecek şekilde halledeceğim. söz veriyorum "

"ama seraphina ne olacak? ben gitmezsem nasıl alacağız onu?"

"bir planım var aslında..."
  taehyung düşünceli sesi ile mırıldanmıştı.

jeongguk iri, dolu gözlerini taehyung'a çevirmişti. ona güveniyordu. taehyung ona zarar verecek bir şey yapmazdı. yapmıştı. ama bundan sonra yapmayacaktı. biliyordu, jeongguk. nereden bildiğini, bu eminliğin nereden geldiğini bilmiyordu, ama bir şekilde içindeki sese güveniyordu işte.

"nedir?"

taehyung ise cevap vermek yerine telefonu almış, birini aramıştı.
"alo, yoongi?"
"evet, geldim."
"15 dakika içinde buraya gelir misin?"
"pekâlâ, bekliyoruz."

geçen birkaç dakikanın ardından yoongi gelmişti. üçü  birlikte taehyung'un çalışma odasına gitmişlerdi. jeongguk odaya girdiğinden beri iğrenç bir hiss içindeydi, odadaki değişmeyen dekora, portrelere, halılara bakarken birkaç ay önce taehyung'un bu duvarlar arasında kendisine yaşattığı işkenceyi hatırlıyordu sürekli. bununla birlikte istemsizce jin ile jimin aklına geliyor, gözleri sürekli dolup boşalıyordu. taehyung bunu farketmişti, ama ne yapacağını, ne söyleyeceğini kestiremiyordu pek.

  "taehyung, neden buradayız? ne konuşacağız? bak eğer ona bir şey yapaca...."
taehyung, sonlara doğru kısık sesle jeongguk'u gösteren yoongi'nin sözünü kesmiş, dinlemesini işaret etmişti.

"jeongguk'a durumu anlattım. ama jeongguk'u onlara veremem. ve bir planım var. üçümüz birlikte halledebilirsek hem sera'yı alırız, hem de jeongguk'u o pisliklere vermeyiz."

jeongguk sera'nın adını tekrar duyması ile yeniden kötü hissetmeye başlamıştı. çok, çok endişeliydi, içinden bir şeyler kopmuş gibi hissediyordu seraphina'nın yanlarında olmadığı saatler içinde. her ne yapacaklarsa yapmalıydılar, hatta bu plan her neyse başarısız olsa kendisini teslim edecekti, buna karar vermişti, sonuç olarak seraphina eve dönecekti. dönmeliydi.

"plan nedir, taehyung?  onun da bir şeyler yapabileceğinden emin misin?"

"evet, anlatıyorum."

"öncelikle sehun'un arabasına bir şekilde izleme cihazı yerleştirmeliyiz. ki, bunu sen yapacaksın."

utopia, tkWhere stories live. Discover now