15.

91 10 6
                                    

diğer bölümü okuduğunuzdan emin olun

kafam susmuyor. susturmak için içmişim, ama ona daha çok konuşma hakkı vermişim. ben olduğuma yanıyorum, kendimi yok edemediğime. annem, kardeşlerim olmasaydı çoktan kıymıştım ya canıma. iğrenç hissediyorum. saçlarımı yolmak istiyorum. tutunuyorum tutamlara. yetmiyor. hırsımı çıkarmak istiyorum. babam mektup göndermiş, tamamen bağını kesiyor bizle. evlenmiş.
annemi ağlarken görüyorum.
hisler karışıyor. içim yanıyor.
bir kadeh daha. mekan boş. benim sadece. jin ile jimin'e haber vermeden çıktım evden, uyanmazlar nasıl olsa.
  birisi dahil oluyor mekana. içtiğim şey içimi ısıtıyor. gözlerim kararıyor. bakamıyorum.
hayli çabalıyorum, sonunda kafamı kaldırıyorum. yanıma geliyor.
hiç bir şey söylemiyor.
bir kadın. yüzünü tam hatırlamıyorum.
sarı, kahverengi arası saçları var, tamamen dağılmış.
dışarıda yağmur yağıyor ya.
hâlli birine benziyor.
gözünden aşağıya siyahlar akmış.
anlaşılan gecenin tek dertlisi ben değilim.
yaklaşıyor.
yanımda oturmuş.
  birden bire dudaklarıma yapışıyor. neye uğradığımı şaşırıyorum. ama kafam gidik ya, birkaç saniye içinde ayak uyduruyorum ona. asılıyorum dudaklarına. sanki dünyaya sövüyormuşum gibi. kanatmak istiyorum. aslında öpmüyorum, sövüyorum. hıncımı alıyorum. saçlarımı çekmeye başlıyor. elim beline tutunuyor. sıkıyorum. dudaklarının baskısı artıyor. gözleri yaşlı, yanağıma değmesinden biliyorum. durmuyoruz. mekan boş ya.
arkalara geçiyoruz yavaş yavaş, birbirimizden acımızı çıkararak. gece uzun, dışarıda yağmur bize eşlik ediyor.
sonra birden zaman atlıyoruz sanki. uyanıyorum. hava hâlâ yarıkaranlık. başım çatlıyor. farkediyorum, kadın yanımda değil. üstüm yok. etrafıma bakıyorum. kiyafetlerim etrafa saçılmış. işte o zaman anlıyorum gecenin devamını.

    yaklaşık 5 dakikadır uyanmış, gördüğüm rüyayı düşünüyordum. huzursuzdum, çok huzursuzdum. defalarca yaşadığım o kırıklık hissini bir de rüyada yaşamıştım.
üstelik, bu rüya bana yabancı değildi. evet, artık 3-cü defaydı ki, aynı rüya tekrarlanıyordu.
çok garipti. bunun üzerinde düşünmek isterdim, ama yeni otele geçtiğimiz için yerleşme işlerini hallediyorduk, aklım oraya yönelmişti birden.
taehyung bana bir gözlük vermişti. kısa saçlarıma alışamamıştım, iki dakikada bir dokunuyor, kontrol ediyordum.
ufladım.

öğleden sonra taehyung bizi yemek yemek için lüks bir restorana götürmüştü.
çoğunlukla ünlülerin, ya da çok zengin kişilerin olduğu bir restorandı sanırım.
   iri, bembeyaz bir yerdi. aynadan kenarda deniz manzarası vardı. çok hafif rüzgar esiyor, ayna kenarından yüzüme vuruyordu. bu hissi çok seviyordum. sonra rüzgar biraz keskinleşti, yüzümü yakmaya başladı. bu hissi sevmiyordum, dudaklarımı büzdüm, kafamı çevirdim. bu arada, söylemiş miydim bilmiyorum, ama en az rüzgarın gözümü yakması kadar sevmediğim diğer bir his,  dönerken taehyung'un beni izleyen derin bakışları ile karşılaşmaktı.

  yemeğimizi yedik.
taehyung lavaboya gittiğini söyledi, biz de seraphina ile birlikte oturuyor, meyve sularımızı içiyorduk.
aniden bir kargaşa koptu. giriş kapısı açıldı, çalışanlar oraya gelmeye başladılar. birilerine engel oluyorlardı. engel olmaya çalıştıkları kişiler, içlerinde jimin ve jin'in de olduğu gazetecilerdi.

utopia, tkWhere stories live. Discover now