Çağatay'ın ağzından.
Beyaz bir tişörtün üzerine siyah renkteki gömleği geçirmiş altıma da bej renkte bol paça pantolon giymiştim. Saçımı tarakla taradığımda, artık hazırdım. Telefonumu ve cüzdanımı alıp evden çıktığımda adımlarımın beni götürdüğü yer ilk önce çiçekçi dükkanı olmuştu. Sokağa kurulmuş tezgahın başında duran orta yaşlardaki adamdan bir demet beyaz gül istedim. Parasını vererek oradan uzaklaştığımda, adımlarım beni ona doğru götürmek için hızlandı. Dakikalar sonra mekanın önüne geldiğimde, derin bir nefesi içime çektim. Nefese ihtiyacım olacaktı, ne de olsa onun yanında kesilecekti.
Mekandan içeriye girdiğimde onu cam kenarında bir masada otururken gördüm. Arkası dönüktü. Kumral saçlarına gözüm çarptı, dalgalı dalgalı sırtına salınmıştı. Teninin üzerine değen saçları keşke benim de tenime değseydi. Ama inanıyordum, bu gerçekleşecekti.
Yazsam mı bir kenara?
Neyse aklım iyi bir not defteri.
Yanına doğru adımladığımda, tam karşısına geçtim ve sandalyeyi çektim. Oturduğumda cama bakan bakışları beni bulmuştu. Üzerinde tatlı bir elbise vardı, tamamen göremiyordum ama ne önemi vardı ki ona her türlü her şey yakışırdı. Ama ona en çok yakıştırdığım elbiselerdi.
"Merhaba." dedim. Başka nasıl başlayabilirdim ki?
Gülümsedi. Yeterince titremiyormuş gibi kalbim onun için deli gibi çarptı. Duyuyorsa eğer kalp atışlarımı ona bir özür borçluydu. Neden mi? Canımı acıtıyordu ama neyse ki onun için böyleydi.
"Merhaba Çağatay." dedi. Evet, adım dilinden döküldü. İyi hissettim ve hep söylemesini diledim. Bende onunkini söylerdim, hep. Miray, Miray, Miray...
Ay gibi parlak olan, gözlerimde parıltının sahibi.
Gömleğimin içine sakladığım gülü ola doğru uzattım. Elbisesiyle aynı renkteydi gül. Elbisesi çiçek desenlerden oluşuyordu. Ve yine söylüyorum, o çok güzeldi.
Parmakları usulca ona uzattığım güle dokundu. Çok güzel güldü. Ben zaten ona bakarken gülerdim. Gülü burnunun hizasına getirdiğinde, derince kokladı. Ben ne zaman koklardım çiçeğimi acaba?
"Teşekkür ederim. Çok güzel kokuyor?"
"Nasıl koktuğunu bilmiyorum." dedim ansızın.
Gülü bana doğru uzattı. "Kokla o zaman."
"Ben hala kokusuna ulaşacağımı sanmıyorum."
Anlamsızca kaşları çatıldı. "Nasıl ulaşacaksın peki?"
"Yanımda olursa o zaman."
"Ben anlamıyorum?"
Söylediğini es geçerek, "Nasıl kokarsın sen?" diye sordum. Birkaç saniye bana öylece bakakaldı. Sonra anlamış olacak ki başını öne doğru eğdi, yanakları elbisesindeki çiçeklerin rengini aldı. Saçlarının birkaç tutamı ise yüzünün önüne doğru düşmüştü.
romantiklik desen var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amor|Texting
Teen Fictioncagatykn: +1 öndeyim yani mirayalkn: o anlamda düşünmedim, ama mantıklıymış. cagatykn: senin için bu kadar önemli mi? mirayalkn: öyleymiş cagatykn: iyi bari mirayalkn: neden? cagatykn: hanımın gözüne girdik, dahası var mı?