Sayıner Ailesi #3#
Bu hikâyede bir kadının kendiyle çatışmasını, reddedilemeyecek sonunu ve yürek yakacak bir aşkı okuyacaksınız.
Ve şunu anlayacaksınız, bir insan temas olmadan, başka bir insanı bakışıyla, sözleriyle, hayatıyla kendine bağlayabil...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Odaya göz gezdirdi. Çok büyüktü. Misafir odası olmalıydı yoksa bir hizmetçi odası bu kadar büyük olamazdı. Gerçi bu adamdan her şeyi beklerdi. Eskiden kutuplarda yaşayan bir eskimo olduğunu söylese şaşırmaz gibi geliyordu.
"Bu akşam burada kalırsın. Sabah Levent Bey'le konuşursun ona göre bakarız," dedi hizmetçi. Başıyla ona onay verdi. Kadın yatağın üstüne bornoz takımı ve temiz kıyafet koydu. Bir de iç çamaşırları. Sonra yavaşça dışarı çıktı. Ve etraf büyük bir sessizliğe büründü. Sima hala odaya hayran hayran bakıyordu. Yatak onunkinden biraz daha yumuşak ve büyüktü. Tertemizdi. Burayı sevdiğini inkar edemezdi. Rahat, büyük ve temiz.
Banyoya giderek etrafı inceledi. Pırıl pırıldı. Yavaşça kendine baktığında neredeyse korkuyordu. "Allahım kendimden korkuyorum," diye mırıldandı. Yüzü siyah, üstü parça parça... O olsaydı kendini eve almazdı.
En azından rahatlama vakti gelmişti, banyonun üstüne güzel bir uyku harika olurdu.
......
Dünkü soğuğun ardından güneş kendini gösteriyordu. Uzun süreden sonra ilk kez kuş sesi duyuyordu. Çok güzel bir uyku çekmeyi dilerdi ancak tüm gece, sabah ne konuşacağını düşünüp durmuştu. Aklındaki senaryoyu yeniden kurguladı, eksiklikleri düzeltti ve saate baktı. Sekiz buçuğa geliyordu. İnşallah uykusuzluktan gözleri şişmezdi Makyaj malzemeleri de yoktu. Ayrıca adamın yanına pijama ile mi çıkacaktı? Yine telaş yapmıştı. Sakin olması gerekiyordu!
Yataktan çıktı ve dışarı baktı, henüz kimse kalkmamış diye düşündü. Pencereden ayrılıp kapıya yürüdü. Koridora baktığında yine kimseyi göremedi. Saçının iyi olmasını umarak içeri doğru yürümeye başladı. Koridor boyunca duvarda tablo asılıydı. Bitimindeyse heykel vardı. Saçları dikleşmiş yüzü olmayan kadın heykeli, ona Medusa'yı anımsattı. Evine neden ona benzeyen bir heykel koysundu ki?
Sola dönerek salona girdi ve aydınlık gözünü yaşarttı. İçerisi harikaydı. Koltuk takımı Eyfel Kulesi işlemeli, çok modern bir parçaydı. Avize ve orta sehpa bu takıma uyuyor, salon adeta ona el sallıyordu. Çok güzeldi. Sevinçten ağlayabilirdi. Yavaşça ilerleyip tekli koltuğun yanına kadar geldi ve elini koltuğa değdirdi. Kumaşı da güzeldi. Acaba kaç para harcamıştı buna?
"Ne yapıyorsun orada?" diyen sesi hemen tanıdı. Çünkü bu sesi duymak için çırpınıyordu. Çok etkileyici olmak zorunda mıydı?
"Ben... uyandım ve kimse yoktu," deyip nefeslenirken araya girdi. "Ve sen de biraz ev turu yapayım dedin," dedi Levent Çetin. Daha dakika bir gol birdi. Bu adamla nasıl konuşup, bilgi alacaktı acaba?
"Şey... Evet. Eviniz çok güzel, özellikle koltuk takımınıza bayıldım."
Her şey yalan olacak diye bir şey yoktu. Sonuçta bu görevden başka bir amacı daha vardı. Bu adamı güldürmek.