Sessizce telefona baktı. Kenan'ın ona gösterdiği şeyleri okudu içinden. Tekrar tekrar okuyup anlamaya belki hazmetmeye çalışıyordu.
"Dokunma Fobisi: Bu fobinin ortaya çıkışının çocukluk yıllarında yaşanan travmalara bağlı olduğu düşünülüyor. Haphephobia, herkes tarafından anlaşılması zor olduğu için dokunma fobisi olan insanların fiziksel temastan kaçması kişisel algılanabilir. Dokunma fobisine sahip kişiler; donup kalabilir, titreyebilir, ağlayabilir, terleyebilir ve hatta biri dokunmaya çalıştığında koşarak uzaklaşabilirler. Dokunma fobisi olan insanlar el sıkışmamak ya da sarılmamak için elleri dolu gözükmek adına, ellerinde bir şey bulundurmaya özen gösterirler. Bu neden özel, baş başa buluşmalardan kaçınırlar. Bazıları ise bir ya da iki insanla uzun süre görüşüp yeterince güvenirlerse, fobilerini onlara karşı yenebilirler."
Okuduğu satırları aklına kazımaya başladı genç kız. Uzun süreli güven gerekiyordu. Güven. Birine karşı kazanılacak en zor duyguydu. Sima bunu Levent'e yaşatamayacağını biliyordu. Başarsa bile yalanı ortaya çıkınca Levent yıkılacaktı. Yavaşça boğazı düğümlendi. Kendini nasıl bir ateşe attığını yeni yeni anlıyordu. Paranın ve merakının ona kazandırdığı tek şeyin hüsran olacağı açıktı. Ve acı.
Evet, keskin bir acı hissedecekti hep. Duruşundan bile etkilendiği adamın, gerçek hayatı ona ezici bir üstünlük sağlıyordu. Onu ağırlığıyla eziyordu. Telefonu yavaşça Kenan'a uzattı. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Buradan gitmek istiyordu ama gidemeyeceğini de biliyordu. Levent'e her şeyi anlatmalı mıydı? Ona acıdığını görünce üzülür müydü, gururunu kırar mıydı? Belli etmese daha mı iyi olurdu? Bilemiyordu.
"Yalnız kalmak istiyorum Kenan. Teşekkür ederim."
Kenan iç çekti ve ona bakmayı sürdürdü. "Sana demiştim. Öğrenmemen çok daha iyi olacaktı Sima," dedi Kenan. Genç adam hiç istemese de Simayı yalnız bıraktı ve odadan ayrıldı. Saatine bakınca Levent'i çok beklettiğini gördü ve hızla merdivenlere yöneldi. "Anlattın değil mi?" sesi ile olduğu yerde çakılı kaldı. Bugün olaylar Kenan'ın isteği dışında gerçekleşiyor ve olağan hale bürünmeye çabalıyordu.
Kenan gözlerini kapatarak sessizce bir küfür mırıldandı. Levent ondan hep birkaç adım öndeydi, şaşırmaması gerekirdi. Hızla arkasına döndü ve, "Çok ısrar etti Levent. Gerçekten yıkıldı," dedi hızla. Ama anlamlandıramadığı şey dostunun yüzünde oluşan sinsi gülümsemeydi. "Güzel," dediğinde sesi çok farklı göründü Kenan'a. Kızmaması bir yana bu tepkisi garipti.
"Nasıl?" dedi şaşkınca genç adam. Levent Çetin ise takım elbisesinin ihtişamıyla ona doğru gelerek elini Kenan'ın omzuna koydu. "Ne derler bilirsin dostum," dedi yavaşça. Kenan bir an için ürperdi. "Ava giden avlanır," dediğinde anlamsızca bakmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Temassız
NouvellesSayıner Ailesi #3# Bu hikâyede bir kadının kendiyle çatışmasını, reddedilemeyecek sonunu ve yürek yakacak bir aşkı okuyacaksınız. Ve şunu anlayacaksınız, bir insan temas olmadan, başka bir insanı bakışıyla, sözleriyle, hayatıyla kendine bağlayabil...