"Kesinlikle mükemmel," dedi Simaya bakan her gözün sahibi. Genç kız merdivenlerden inerken katıksız bir heyecan duyuyordu. Özellikle Levent'in ona bakan ışıltılı gözleri içine mutluluk tohumları ekiyordu.
Levent genç kızı şaşırtacak bir şey yaparak, kendi tasarladığı bir elbiseyi İstanbul'a kadar getirmiş, genç kıza bu gece gidecekleri davet için vermişti. O kadar güzeldi ki, insanın bunu giymeye kıyamayacağı düşünülürdü. Kırmızı ve siyah düz çizgilerle ilerleyen elbisenin tek bir omuzda toplanan kumaşı oldukça yumuşaktı.
"Teşekkür ederim," dedi genç kız biraz utanır gibi. Halbuki o an bu hissi yaşamıyordu. Ona çok uzaktı. "Herkes hazırsa gidelim," dedi Ada ve rahatça kocasının koluna girdi. Sima Levent'e ve koluna bakmamak için çaba harcamak zorunda kaldı. Bunu düşünmeyecekti. Bu gece güzel bir anı yaratacaktı.
Sima ve Levent sessizce yürürken, önlerinde ilerleyen kalabalık oldukça ses çıkarıyordu. "Kilo aldığımı biliyorum Kaya. Söylemene gerek yoktu," dedi Cemre adeta küserek. Kaya dediğine pişman olarak birkaç kez ağzına vurdu. "Öyle demek istemedim biliyorsun." Ancak bu karısının üzerinde hiçbir etki yaratmadı. Cemre ondan önde yürümeye devam etti ve Kaya onu baştan aşağı süzerek takip etmekle yetindi.
O sırada hemen yan tarafta yürüyen Asya ve Kuzey, oldukça sakin ve aşk dolu bir şekilde ilerliyorlardı. "Umarım Melek annemi çok yormaz," dedi Asya. Kuzey ise karısının saçına kısa bir öpücük kondurdu ve, "Bir şey olmaz Asya'm. Melek kızım kuzenleri ile bambaşka oluyor biliyorsun," dedi.
Sima onların bu haline istemsiz bir şekilde iç çekti. Ve bu Levent'in dikkatinden kaçmadı. Simaya ufak bir bakış atıp yürümeye devam etti. En sonunda arabaya bindiklerinde, şoför onları gidecekleri yere götürmek için gaza bastı. Beş araba birlikte yola çıkmış oldu.
"Çok yakışıklı olmuşsun Levent. Yani... Aslında hep öylesin," dedi Sima genç adama bakmadan. Baksaydı bu sözlerin birini bile söylemeyeceğini biliyordu. Ama genç adam onun tersine genç kıza dik dik bakıyordu. "Sen de çok güzelsin. Ama biraz kısa yapmışım elbiseyi," dedi ve aniden gözleri açıkta duran beyaz bacakları buldu.
Sima ona baktığında, Levent bacaklarına bakıyordu böylece. "O kadar da kısa değil. Daha kısalarını giymiştim." Bir lafı kapatırken diğerini açmak huyu olmaya başlamıştı.
"Öyle mi? Nerede?" dedi Levent öylesine bir merakla.
Sima da bunu doğal karşıladı ve sanki karşısındaki sevdiği adam değilmiş gibi, "Gece kulübünde. Bazen toplantılarda," deyiverdi. Çok sonra dediği şey için utanmak aklına geldi. Kendi kendine kızdı ve içinden söylendi.
Levent ise sessizliğini tüm yol boyunca korudu. Aslında söyleyecek bir söz bulamamıştı. Garip ve mantık dışı bir şekilde, Simaya karşı hem güven hem minnet besliyordu. Bu saf duygular her zaman olduğu gibi, zamanla yoğurularak tehlikeli heveslere dönüşüyordu. Kıskanmak gibi. Aklında dolanan gereksiz fikirleri bir kenara bırakarak her yeri ışık saçan binaya baktı genç adam. Bu birinin nişanıydı ve şans eseri onların geldiği zaman denk gelmişti. Ertesi gün İzmir'e gidecekleri için bu daveti kaçırmak istememişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Temassız
Short StorySayıner Ailesi #3# Bu hikâyede bir kadının kendiyle çatışmasını, reddedilemeyecek sonunu ve yürek yakacak bir aşkı okuyacaksınız. Ve şunu anlayacaksınız, bir insan temas olmadan, başka bir insanı bakışıyla, sözleriyle, hayatıyla kendine bağlayabil...