Deniz... Martıların çığlığa benzer sesi... Sima bunu en son duyduğu zaman yaşadığı hisleri düşündü. Yalnızlık, umutsuzluk ve özlem. Evet o an yanında duran adama karşı duyduğu kavurucu özlem. Sessizce iç çekti ve temiz havayı içine hapsetti.
"Çok güzel değil mi? Ankarada da deniz olmalı," dedi Sima. Levent genç kıza öyle güzel baktı ki, Simanın içini titredi. "Evet. Canlandırıcı bir etkisi var," dediğinde bu sözler sanki deniz için değil Sima için söylenmişti. Belki de simsiyah gözlerdeki derin ifade bunu düşündüren şey olmuştu.
"Evleri denize sıfır. Aslında yalı desek daha doğru olur. Çok büyük," dedi Sima heyecanla. Ardından ilk geldiğinde yaşadıklarını kimi zaman kelimeleri yutarak Levent'e aktardı. Genç adam sakince onu dinlerken heyecan duymaya başlamıştı bile. Yeni bir ortama girecekti, beğenilmek istiyordu. "Ve Yaman. Tam bir çapkın." dedi Sima son olarak. Oysa bu cümle ile tek isteği Levent'e kuzenini tanıtmaktı. Ama tam tersi etki yaparak Levent Çetin oturduğu yerde kıpırdadı ve genç kıza döndü. O iri bedenin kendine dönmesi Sima'yı şaşırttı.
"Sana da asıldı mı?"
İste bu soru onu daha da büyük bir şoka itti. Sadece merak ediyor olmalıydı. Kendini bu şekilde sakinleştirmeye çabaladı. Ancak başarısız olduğu yüzünün şekli ve renginden belliydi. "Hayır. Sanırım... beni senin kız arkadaşın sandı." Sahi onlar o an neydi? Sevgili olmayı deneyen iki insan denebilir miydi hallerine. Yoksa birbirine iyi gelen iki ilaç mıydılar?
"Güzel," dedi Levent ve eski haline geri döndü. Sanki içi rahatlamıştı. On beş dakika sonra vapurdan inerek taksi ile yalıya gittiler. Tüm bunları yaparken Sima, Levent'e dokunmamak için özel bir çaba harcıyordu. Sanki ona dokunsa ikisini de elektrik çarpacak gibi düşünüyordu.
Taksiye ücretini ödedikten sonra büyük eve baktılar. Ardından güzel ve çiçek dolu bahçesine. Levent tebessüm ederek bir adım attığında Sima onu izledi. Dalgaların sesi insanı başka bir dünyaya götürmek ister gibiydi. Simanın gözleri gibi.
Çalınan kapıyı açan kişiyi Sima da ilk gelişinde görmemişti. "Hoşgeldiniz," diyerek geri çekilen kız siyah saçlı ve minyon tipli biriydi. Ve o kızın hemen arkasında beliren sarı saçlı adam da kocasıydı. "Ulya," dedikten sonra kapıya bakan adam sevinçle bağırdı. "Gelmişler!"
Sima tanıdığı yüz ile rahatlayarak Levent'e baktı. Genç adam çokta sakin olmayan bir duruş ile insanları bekliyordu. Sima onun elini tutup rahatlatmak isteği ile doldu ama kendini engellemeyi yine başardı. "Hoşgeldiniz," diyerek kapıya gelen kişi yaşlı bir kadındı. Demet Sayıner.
"Merhaba," dedi Levent ve Sima aynı anda. Sonra birbirine bakıp güldüler. "Aşık bir çift daha," diyen ses arkalarındaki bir kadına aitti. "Bizim gibi," dedi Çağdaş kolunu eşinin omzuna atarak.
"Çok kalabalığız. Alışman zor olacak kuzen," dedi Yaman neşeyle. Levent ensesini kaşıyarak adeta yanıt verdi. Sima herkese bakmaktan başının döndüğünü hissetti. Sessizce içeri girerlerken herkes Levent'e dokunmamak için çaba harcıyordu. Bu genç adamı rahatsız etmek yerine değerli hissettirdi. Ona o kriz ve panik anlarını yaşatmamayı düşünmeleri çok güzeldi. Düşünüldüğünü bilmek eşsiz bir histi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Temassız
Historia CortaSayıner Ailesi #3# Bu hikâyede bir kadının kendiyle çatışmasını, reddedilemeyecek sonunu ve yürek yakacak bir aşkı okuyacaksınız. Ve şunu anlayacaksınız, bir insan temas olmadan, başka bir insanı bakışıyla, sözleriyle, hayatıyla kendine bağlayabil...