Uzun sayılabilecek bir aradan sonra tekrar geldimm. Kontrol etmeden atıyorum, yazım yanlış varsa kusura bakmayın.
İyi okumalar...
Bunu nasıl yapacağım ise tam bir muammaydı.
Özellikle lise zamanlarında kişiliğimden nefret ederdim. Neden mi?
Sizin de toplum karşısında yahut bir kişinin karşısında fark etmeksizin konuşamayan, konuşsa bile sürekli kekeleyen, en ufak sosyalleşme belirtisi göstermesi gerektiğinde korkudan elleri titreyen, nefesleri sanki astım krizi geçiriyormuşcasına nefeslerinizi sıklaştıran sosyal anksiyeteye sahip bir benliğiniz olsaydı siz de ondan nefret ederdiniz.
Hayır, hayır. Hâlâ sosyal anksiyeteye sahip değilim yada öyle olduğunu sanıyorum. Çünkü şuan o kafede otururken o lise zamanlarında hissettiğim şeylerin aynısını hissediyorum. Pekii neden? Aklımdaki soruların en sinir bozucu olanı buydu.
Neden?
Aşık mıydım? Sadece basit bir hoşlantı mıydı? Yada ilgimi çeken öylesine biri miydi? Jungkook bu sorulardan birinin cevabıydı. Hangisi olduğunu ise zaman gösterecekti. Yani, umarım öyle olurdu.
Bu düşüncelerim gittikçe daha çok bunaltıyordu beni. O yüzden artık ne olursa olsun diye düşünerek kasada duran Jungkook'un yanına ilerledim. Buraya geleli zaten bir saat olmuştu. Yanına gitme amacım içtiğim içeceğin parasını ödemek ve onunla konuşmaktı. Derin bir nefes alıp, çoktan karşısına geçtiği Jungkook ile konuşmaya başlayacaktım ki benden önce o konuşmaya başladı.
"Umarım hizmetimizden memnun kalmışsınızdır efendim." Her zamanki gibi insanın içini ısıtan gülümsemesi ile ağzından tane tane döküldü kelimeler. Elimde olmadan bende gülümsedim ve konuşmaya başladım. "Çok memnun kaldım, her zamanki gibi." O da söylediklerime karşı gülümseyerek hesabımın ne kadar tuttuğunu söyledi. "5000 won tutuyor efendim." Buna karşılık hemen cüzdanımı cebimden çıkardım. Aynı anda da parayı ona verdikten sonra ne yapacağımı düşünüyordum.
Gerçekten ne yapacaktım? Ne söyleyebilirdim konuşmaya başlamak için? Normal bir şekilde nasıl olduğunu mu sormalıydım? Düşünmek ve karar vermek için birkaç saniyem vardı. Daha detaylı düşünemeden parayı ona uzattım ve aklıma takılan bir şeyi sordum.
"Öğrencisin değil mi?" Birkaç saniye öylece yüzüme baktı. Sanırım bu saniyelerde herhangi bir artniyetim olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Sanırım onun gözünde şuan abaza dayılar ile aynı seviyedeydim. Ben bu durumu nasıl kurtaracağımı düşünürken sorumu cevapladı. "Evet, öğrenciyim efendim." Muhtemelen lise son sınıftasındır. "Hem okuyup hem çalışmak zor olmuyor mu?" dedim. Onunla konuştuğum için heyecanlı olduğumu belli etmemeye çalışarak.
Sadece sohbet etmek istediğimi anladığından olsa gerek gülerek konuşmaya başladı."Uzun zamandır çalışıyorum, alıştım artık." dedi. Tabii ben o sırada gülüşüne takılı kalmıştım çoktan. "Ah anladım. Kolay gelsin sana." dedim gülerek. "Teşekkür ederim efendim. Tekrar bekleriz." dedi.
Kafamı hafifçe sallayıp onayladım onu ve kafeden dışarı çıktım. Sonunda onunla konuşabilmenin mutluluğunu yaşıyordum. Aynı zamanda da içimde bir korku, şüphe vardı. Onunla konuşma başlatmıştım, evet ama onun gözünde nasıl biri olduğumu bilmiyordum. Sanırım uzun süre de öğrenemeyecektim.
Kafamdaki soruları aklımdan atmam gerekiyordu çünkü şirketteki işlerimi biraz boşlamıştım. Biraz onlara ağırlık vermeliydim. Fakat kafamda gülümsemesine bile saatlerce iltifat edebileceğim biri varken zordu. Çok zor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cafe
FanfictionÜnlü iş adamı Kim Taehyung lise zamanlarında arkadaşları ile gittiği kafede daha önce hiç görmediği bir garson görür. Fic povdan alınmıştır. Pov videosunun sahibi SENBANGTANMİSİN(Tiktok)