Sınavların insanı psikolojik olarak ne kadar yıprattığını yeniden anlamış olduğum bir ay geçirdim. Özellikle şu bir haftada. Artık sonuna geldik bu işkencenin. BİTTİ🥹. Belki de duymam gereken tek şey buymuş gibi annemin bitti kurtuldun demesine hüngür hüngür ağlarken yazdığım bir bölüm oldu. Artık bölümler daha sık gelir. Yani umarım. Bölümün sonundaki sorular fic için önemli cevap vermeyi unutmayınn. Mantık hatası varsa kusura bakmayın.
İyi okumalar...
"Peki sizinle geleceğim."
Jungkook'un cümlesinden sonra aralarında sessiz bir anlaşma olmuşçasına sessizce yürüdü iki genç. Küçük olan önündeki kendinden yaşça büyük olduğunu tahmin ettiği adamın arkasından gidiyor, onunla gitmenin iyi bir karar olup olmadığını sorguluyordu. Taehyung ise mutluydu. Onunla konuşmuş, hakkında bir şeyler öğrenmişti. Şimdi de ona yardım ediyordu. Sonrasında ne olacağını o da bilmiyordu, umrunda olduğu da söylenemezdi. Her şeyi akışına bırakmaya karar verdi Taehyung hem de her şeyi...
-
2 gün sonraTaehyung seri adımlarla şirketinin kapısından girerken son iki günde olanlar üzerine düşünüyordu. 2 gün önce Jungkook'u ağlarken bulmuş, onu bir otele götürmüş -ki bu çok lüks bir oteldi- ikisi de farklı odalarda geceyi geçirmişlerdi. Sabah olduğunda ise Jungkook'un ailesi hakkında hiç konuşmadan kahvaltı yapmışlardı. Kahvaltıdan sonra Jungkook gitmek istemiş ancak Taehyung izin vermemişti sonuçta gidecek bir yeri yoktu Jungkook'un. Bir şekilde onu ikna etmişti kalması için. İkinci günde Jungkook kafeye Taehyung da şirkete gitmiş, tüm gün çalışmışlardı.
Akşam olduğunda ise aralarında sözde bir anlaşma yapmışlardı. Tabii ki bunu isteyen Jungkook'tu. Kendini mahçup hissediyordu küçük olan. Sonuçta lüks bir otelde kalıyor, hiç para ödemiyordu. Taehyung ise her defasında önemli olmadığını dile getiriyor asla kendini kötü hissetmemesi gerektiğini söylüyordu. Böyle geçen iki günün ardından aralarında bir anlaşmaya varmışlardı yada küçük olan öyle sanıyordu çünkü Taehyung asla anlaşmalarında olduğu gibi, yaptığı şeylerin karşılığında para istemiyordu. Taehyung aşk, keyif, neşe ve en önemlisi kalbini tutan bir elle ölmek istiyordu.
Emin olduğu bir şey vardı ki o da kalbini tutan ellerin; güzel, tatlı, minik bir tavşana ait olmasını istediğiydi.
Bu düşüncelerle asansöre binmiş, odasının bulduğu kata gelmiş ve hatta odasına kadar gitmişti. Şu son iki günde aksattığı bir sürü işi vardı ama hâlâ Jungkook'u düşünüyor, ona nasıl daha fazla yardım edebileceğini düşünüyordu. Biliyordu, küçüğün otelde kalmak istemediğini biliyordu. Kendisinden utandığını, kendini yük olarak gördüğünü biliyordu Taehyung. Hatta bugün iş çıkışında kendisine kiralık bir ev bakacağını ve borcunu en kısa sürede ödeyeceği ile alakalı bir şeyler söyleyeceğini de biliyordu.
Bunları düşünmekten başına ağrı giriyordu artık bir şeyleri akışına bıraksa daha iyi olacaktı. Yani galiba.
-
Taehyung şirketten çıkmış, evine gidip duş almış ve üzerini değiştirmişti. Ardından hızlıca arabasıyla Jungkook'u kaldığı otele doğru gitmeye başladı. Tabii kafasında bir sürü soru ve düşünceyle. Kafasındaki her sorunun cevabı Jungkook'taydı. Bütün düşüncelerinin de ortak noktası içinde Jungkook'u olmasıydı. Bunları düşünürken hızını arttırıyor, çok fazla arabanın olmadığı otabanda hızlıca ilerliyordu ki hemen otele gidip küçüğünü görebilsin.Bu iki günde ona daha çok tanımıştı ama bu öyle konuşarak tanımak değildi. İzlemişti küçüğü: hareketlerini, alışkanlıklarını, mimiklerini...
Mesela yemek yerken su içmeden duramıyordu küçük olan. Sürekli saçını eliyle geriye tarıyor, saçları yüzüne gelmesine rağmen bağlamıyordu. Daha bir sürü şey öğrenmiş, tanımıştı onu Taehyung.Bu kadar şeye rağmen düzgün konuşmamışlardı. Ne zaman esmer olan konuşmak için bir girişimde bulunsa Jungkook konuşmak istemediğini bir şekilde belli ediyordu. Bazen yüzüne bakmıyor, bazen kelimeleri ağzında yuvarlıyor, hatta cevap bile vermiyordu. Neden olduğunu anlamaya çalışıyordu Taehyung. Onu üzücek, kırıcak bir şey ki yapmıştı? Yoksa istemeden korkutmuş muydu onu? Düşünüyor düşünüyor bir sonuca varamıyordu. Korkuyordu bu yüzden.
Çok korkuyordu.
Onun kendisini sevmemesinden, onu korkutmaktan korkuyordu. Bu korkunun ona kazandırdığı tek şey anlayabilmesiydi. Neyi mi?
Ona karşı hissettiklerini.
Aşkını, sevgisini, herşeyini.
Kısa bir bölümdü, geçiş bölümü gibi. Dediğim gibi ağlarken bu kadar oluyor💁 Size birkaç sorum var bunlar fic için önemli.
1 Taehyung'un duygularını okumak sizi sıkıyor mu? Daha mı az duygu yazıp konuya mı odaklanmalıyım?
2 Fic çok yavaş mı ilerliyor? Olayları daha hızlı mı gerçekleştirmeliyim?
3 Yazı şeklimde sizi rahatsız eden bir şey var mı?
4 Fic ile ilgili düşünceleriniz?
_ARTEMİS_
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cafe
FanfictionÜnlü iş adamı Kim Taehyung lise zamanlarında arkadaşları ile gittiği kafede daha önce hiç görmediği bir garson görür. Fic povdan alınmıştır. Pov videosunun sahibi SENBANGTANMİSİN(Tiktok)