Lisa
kafeteryanın yemeklerinin iğrenç olduğundan bahsetmiş miydim?
kusmamaya direnerek yediğim yeşil mercimek (?) yemeğini sindirmeye çalışıyorum.
Bambam sürekli midemi bulandıracak hareketler yapıyor, suratına kusmak istiyorum ama sonrasında üstüne kusarsam beni benzeteceği aklıma geliyor. neye benzeteceğini söylemek istemiyorum.
gözlerim bir yandan Jennie'yi ararken bir yandan da son derse yetiştirmem gereken ödevin üstünde geziniyor.
zeki arkadaşlara sahip olmamak ne acı, sorularımı çözmesi için kimseden yardım isteyemiyorum.
.
"duydunuz mu, Jennie okula gelmediği günlerde sürtmeye gidiyormuş" dedi Bogum sınıfın içinde bağıra bağıra. içime dolan siniri nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama elimde olsaydı Bogum denen şerefsizin kafasını tankın altına sokar tek bir siniri kullanılmayacak hâle gelene kadar işkence ederdim.
ama bunları bir kenara bırakalım, Kore'de böyle bir şey pek de mümkün değil. özellikle basit bir lise öğrencisiyseniz.
yapabildiğim tek şey hızlıca yerimden kalkıp gücümün yettiği kadar Bogum pisliğini yumruklamak oldu.
Bambam araya girip bizi ayırmaya çalışırken biraz ona da vurmuşum, canı çok tatlı olduğu için günlerce başımın etini yedi.
ortalık sakinleşene kadar sınıfta Jennie görünmediği için ne kadar şükrettim inanın bilmiyorum. eğer bu kulağına giderse ne hâle gelir düşünmek bile istemiyorum. yaşadığı şeylerden sonra bir de bu tarz iftiralara maruz kalmaması için elimden geleni yapacağım.
.
Jennie
öğle arası bittikten sonra Jisoo eonni sınıfıma kadar eşlik etti, bunu okul başladığından beri yapıyor çünkü koridorda beni zorbalayacaklarını düşünüyor.
yemek boyunca Lisa'yı düşündüm, biraz yemek yedikten sonra koşa koşa sınıfa gittiğini gördüm ama Jisoo eonni yanımda olduğu için tek bırakıp peşinden gidemedim. hem gitsem bile hangi sıfatla yanında bulunacaktım?
sınıfa girdiğimde alışık olduğum bir manzarayla karşılaştım, herkes köşesine çekilmiş dersin başlamasını bekliyordu. Lisa tek başına nedenini bilmediğim bir şekilde benim sıramın önündeki boş sırada oturuyordu.
gergin olduğu yüzünden anlaşılıyordu, beden diline de yansıyordu tabii. bacağını durmadan sallıyordu, ellerini birbirine kenetlemiş dümdüz yere bakıyordu.
sırama geçmeden önce önünde dikilip beni fark etmesini bekleyecektim fakat adımlarım görüş alanına girer girmez kafasını kaldırıp gülümseyerek bana baktı, kalbimde bir şeylerin eridiğini hissettim.
sakince ayağa kalkıp yanıma yaklaştı, doğrudan gözlerimin içine bakıp "seni koruyacağım, yemin ederim." dedi ağlamaklı bir sesle.
ben neler olduğunu anlayamadan kollarını boynuma sardığını hissettim, kalp ritmim o kadar hızlandı ki kaskatı kesilip orada öleceğim sandım.
içimi yakan sarılmasına karşılık verdim ve bir süre öyle kaldık. zaman durdu o an ama beynimde bir yerlerde ya sınıftakiler Lisa'ya bana davrandıkları gibi davranmaya başlarsa düşüncesi dolanıyordu.
kendimi geri çekmek istemiyordum ama buna mecburdum çünkü sınıftakilerin iğneleyici bakışlarına daha fazla maruz kalmaya tahammülüm yoktu.
geri çekildiğimde gülümseyen bir suratla karşılaştım, gözleri kızarmıştı. bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydım ve ne olduğunu bulamazsam birkaç kişiye zarar vermek zorunda kalacaktım.