Hangang, Seoul.
Lisa
Jennie benimle Han nehrine gelmeyi kabul ettiğinden beri kalp ritmimi kontrol edemiyorum.
yürüyoruz. okulumuz nehre yakın bir mesafede değil ama otobüse binmektense Jennie ile yürümeyi tercih ederim.
yanından bir saniye bile olsa ayrılmak istemiyorum, adımlarımızı eşleyip öyle yürüyorum. bazen yavaşlayıp etrafı izliyor, bunu sürekli yapıyor. gözüne hoş gelen bir duvar gördüğünde, havalanan kuşların kanat seslerini duyduğunda, bir çiçeğin kokusunu aldığında ya da anı yaşamak istediğinde.
"gökyüzündeki bulutlar bugün biraz fazla."
sesini duymamla yerdeki bakışlarımı gökyüzüne çevirmem bir oldu. gözlerim derin mavilik ve beyazlarla buluşunca geçtiğimiz günlere göre ne kadar güzel olduğunu fark ettim.sanki güneş bizim için en parlak hâline bürünmüştü, sanki bulutlar ışık serpmelerinin yatağı olmuştu.
adımlarımı yavaşlatıp Jennie'nin önüme geçmesini sağladım.
"fotoğrafını çekebilir miyim?" olduğu yerde durup arkasını döndü, "şu anda güzel gözüktüğümü düşünmüyorum.." güzelsin. hayatımda gördüğüm en güzel şey sensin.
"saçmalama lütfen, ne kadar güzel gözüktüğünün farkında değil misin? güneş bile kıskanıyordur seni." minik kahkahasını duyunca içimdeki çocuğun mutluluğunu hissettim.
eliyle barış işareti yaparak poz verdi, art arda birkaç fotoğrafını çektim ve telefonumu arka cebime atıp yanına koştum. 10 dakikalık kısa bir yürüyüşten sonra kendimizi han nehrini izlerken bulduk.
"biliyor musun 3 yıldır sürekli seni buraya getirmenin hayalini kuruyordum." gülümsedi.
"benim de seninle burada olmayı dilediğim çok zaman oldu. hatta geçenlerde babaannem ile buradayken de aklımda sen vardın." gülümsedim.
"çok zordu Jennie.. elimi uzatsam seni tutabilecek mesafedeyken yıllarca senden ayrı kalmak çok zordu."
şefkatle gülümsedi. "benim için de çok zordu, bana huzur veren tek şey sensin Lisa."
"kalbimi hızlandırıyorsun."
başını omzuma yasladı. "daha önce hiç bu kadar güvende hissetmemiştim. hep bir yanım eksikti, içimde bir burukluk vardı. ne zaman yakınında olsam unuttum bunları, varlıklarını bile hissetmiyordum. gün içinde yaptığın senin bile farkında olmadığın ufak şeyler gün boyu tebessüm etmemi sağlıyordu."
içime dolup taşan sevgiyle kafamı saçlarına eğdim, kokusunu içime çekip bir tutamını öptüm.
"kalbimde hep ya sınıftakiler seni takip ederse korkusu vardı, evine güvenle girdiğini görene kadar peşinden geliyordum. biraz sapıkça belki, hatta özel hayata saygısızlık ama başına bir şey gelmesinden korkuyordum."
kafasını olduğu yerde kaldırıp bana baktı, kocaman gülümseyip yüzünü boynuma gömdü. nefesinin şah damarımın üstünde gezindiğini iliklerime kadar hissediyorum.
kucağında olan kollarını hafifçe kaldırıp belime sarıldı, sarılmasına kollarımı beline sararak karşılık verdim. Jennie benim evim gibi, umudum gibi.
Jennie
kendimi Lisa'nın kollarından çekip doğrudan yüzüne bakmaya başladım. aklımdan bu kıza ne kadar aşık olduğum, yıllardır bana nasıl davrandığı, beni nasıl haberim yokken koruyup kolladığı ve o 2 günde ne kadar endişeye kapıldığı geçiyordu.