Jennie
üstüme bol bir tişört geçirip aynanın önüne doğru ilerledim. kolları dirsek hizama gelen tişörtü dikkatlice inceleyip aynanın yansımasından sırtı gözüken Lisa'ya baktım.
önce sırtındaki benleri, ensesine değen saçlarını, omuzlarını, sonrasında da sırt çizgisini ve bel oyuntusunu en ince detayına kadar gözlerimle gezdikten sonra ona doğru döndüm.
"böyle olduğunda.."
kafasını tişörtün yakasından geçirirken arkasını döndü, "efendim?"
"bir yere gitmek için plan yaptığımızda sürekli bunu yaşıyorum."
"neyi yaşıyorsun güzelim?"
kollarını da geçirip yatağın ucuna oturdu.
"seni böyle hazırlanırken gördüğümde gitmekten vazgeçme hissi kaplıyor içimi, karşında oturup dümdüz yüzünü izleyesim geliyor."
gülümsedi, yataktan kalkıp arkama geçti. belimi saran kollarını hissedince kafamı boynuna yaslayıp ellerimi onun ellerinin üzerine sardım.
saç diplerime minik öpücükler bıraktı.
"gitmek istemediğini biliyorum, benim de pek içimden gelmiyor ama herkese haber verdik çoktan."
dudaklarını büzerek konuşuyordu, "beni mi taklit ediyorsun sen, o dudaklar ne öyle?"
"ne varmış dudaklarımda?" işaret parmağını dudaklarına götürüp çevresinde bir tur attı.
"öpülesilik."
şarap kırmızısı dudaklarına nazik bir öpücük bıraktım, yanaklarını kapatan saçlarından birer tutamı elimle kulağının arkasına sıkıştırdım.
"seuta'yı gömelim mi artık?"
kafamı salladım, "saksı ve toprak var mı?"
"kilerde olması lazım, eskiden evim çiçek doluydu ama Taro çiçeklerin yapraklarını yediği için hepsini anneme vermek zorunda kaldım."
kıkırdadım, Taro sokakta büyüdüğü için çiçek ve yaprak çiğneyip oynamaya bayılıyordu.
eski bir gazete parçasını balkona serip çiçek toprağını dikkatlice saksıya doldurduk, yarısına gelince seuta'yı içine koyup sabit kalmasına dikkat ederek saksının kalanını da toprakla kapladık. ilk suyunu da verip Taro'nun ulaşamayacağı bir rafa kaldırdık.
ellerimiz toprak içinde kalmıştı, etrafı toparlayıp Bambam'in bize haber vermesini beklemeye başladık.
çok geçmeden kapı çaldı, Bambam yanında Yugyeom ile dikilmiş doğrudan ikimize bakıyordu.
"hazır mısınız?"
aynı anda kafamızı sallayıp cevap verdik, Lisa salondan anahtarı aldığında yukarı çıkmak için ilerledik.
içeri girdiğimizde doğrudan mutfağa yönelip hazırlıklara başladık, Yugyeom ve Bambam fasulye filizi çorbasını hazırlarken Lisa ve ben de işkembeleri koymak için ramyeonları haşlıyorduk.
yarım saat süren karmaşadan sonra her şey hazırdı, geriye sadece Jisoo ve Rosé eonni kalmıştı.
.
Lisa
"karnım ağrıyor, öküz gibi yedim yine." acı içinde kıvranıyordum, Jennie eliyle karnımı ovmaya başlayınca bir nebze olsun rahatladım.
Jisoo yerinden kalktı, "sıcak şekerli su iyi gelir, hazırlamamı ister misin?"
kafamı salladım, Jennie de kafasını sallayıp "çok şeker midesini bulandırabilir, bir kaşık koysan yeter."