Jennie
"beni yakalarsan sana ödül veririm."
"yine kovalamaca mı oynuyoruz?"
"evet!"
"en son ben kazanmıştım hatırlatırım!"
kahkaha atıp hızlandım, arkamı döndüğümde bir eliyle kâküllerini kapattığını gördüm.
"elini kâküllerinden çekmezsen dengeni kaybedersin!"
"asıl sen arkana bakmaya devam edersen dengeni kaybedeceksin!"
önüme dönüp insanlara çarpmamaya dikkat ederek koşmaya devam ettim. birkaç dakika koştuktan sonra duyduğum kedi miyavlamasıyla duraksayıp sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım.
peşimden gelen Lisa kendini durduramadığı için çarpışmıştık.
"özür dilerim, hızımı kontrol edemedim. bir yerin acıdı mı?"
ikimiz de nefes nefeseydik, "acımadı sevgilim, kedi miyavlaması duyunca durdum aniden."
"kedi mi?" diye sorduğu anda kedi tekrar inler gibi miyavladı.
gözlerini kısarak bir süre etrafa bakındı, bakışları bir yere kitlenince kafamı aynı yöne çevirdim. işaret parmağını uzatıp yanıma yaklaştı, "şurada kuyruk gibi bir şey var."
gözlerimi kısarak işaret ettiği noktaya baktım bir süre, hareket edince sesimizden korkmasın diye yavaş adımlarla kedinin olduğu yere doğru ilerledik.
"hey kitty kitty desem gelir mi?"
ağzımı elimle kapatıp sessiz bir kahkaha attım.
"gelir aşkım gelir, gelmez olur mu hiç?"
sırt çantasından küçük bir poşetteki mamayı çıkartıp kedinin yiyebileceği şekilde döktü, yanında sürekli mama bulunduruyor olması ve sokakta gördüğü hayvanları daima besliyor oluşu içimdeki sevgiyi dolup taşırıyor.
kedi arasında kaldığı kartonlardan yavaşça sıyrılıp tereddüt ederek mamaya doğru yaklaştı, biraz etrafa bakındıktan sonra kafasını gömüp kocaman lokmalar alarak yemeye başladı.
sesi titreyerek konuştu, "kaç gündür aç durdu acaba? kıyamam sana ya."
gözüm sağ kulağının arkasındaki açık yaraya takıldı. yeni olmadığı etrafındaki kanların kurumuş olmasından belliydi ama pansuman yapılmazsa enfeksiyon kapabilirdi, bu da sağır olma ihtimaline kadar gidiyordu.
"kulağının arkasında.. bak şurada." parmağımla işaret ettiğim yere baktı.
"kavga izi mi sence?"
"muhtemelen.. büyük kediler dövmüş olabilir."
dudaklarını büzüp kafasını omzuma yasladı. "veterinere götürelim, sokakta kalmaya devam ederse daha fazla zarar görebilir."
aynı şekilde kafamı kafasına yasladım, kedi önündeki mamayı bitirince korkak adımlarla yanımıza yaklaştı. elimi burnunun ucuna uzatıp koklamasını sağladım, bana güvenebileceğini hissetmesi için de dikkatlice önce işaret parmağımı kafasına koyup hafifçe sevdim.
diğer parmaklarımı da sırasıyla ve nazikçe ensesine koydum. bir süre rahatlaması için sevip karnını kavradım, kucağıma alıp ceketimin fermuarını çektim.
"ana kucağı."
"şu kucakta olmak için yıllarca beklemem gerekti, olduğun yerin değerini bilmelisin."
önümde eğilmiş bebek gibi kediyle konuşuyordu.
"ne bu senin bebeklik?"
"kedim kedi tutuyor, hakim olamadım kendime bu görüntü karşısında."