Kargo

697 62 6
                                    

Sabah üzerimizde zıplayan Yongjinle uyandık.

"Daha saat 6 buçuk bebeğim, noldu?"

"Size kahvaltı hazırladım."

Hyunjinle bir an göz göze geldik. Gülümsedim ve Yongjin'i öperek kucağıma aldım ve yataktan kalktım. Buraya gelmemin üstünden neredeyse bir buçuk ay geçmişti ama şimdiden Yongjin'e çok bağlanmıştım, o da bana bağlanmıştı tabii.

"Hadi sevgilim kalk, oğlumuz bize kahvaltı hazırlamış o kadar."

Hyunjin kıkırdayarak yataktan kalktı ve yanımıza gelip Yongjin'in yanağına, benimse dudağıma bir öpücük kondurdu.

Aşağıya indiğimizde masanın üstünde üç tane kase duruyordu. Içerisinde de mısır gevreği vardı. Gülümseyerek Yongjin'in yanağını öptüm.

"Çok güzel görünüyor, ellerine sağlık"

"E ben kıskanırım ama. Hani bana öpücük?"

Hyunjin'in çocuksu tavrı güldürmüştü beni. Uzandım ve onunda yanağına öpücük kondurdum.

"Dudak...?"

"Önce bir kahvaltımızı edelim hayatım. Sonra istediğin- dur hayır istemediğin kadar çok öpücük vericem sana."

"Anlaştık o zaman"

Hyunjin yerine oturduğunda bende Yongjin'i sandalyesine yerleştirdim ve onun önüne de kendi kasesini koydum. Ağzıma bir kaşık attığımda sanki daha önce hiç yememiş gibi bir yüz ifadesiyle oğluma döndüm.

"Çok güzel bebeğim, ellerine sağlık."

"Evet evet, harika."

"Afiyet olsun babalarımm"

____________

Yongjin uyuduktan sonra Hyunjinle salonda oturuyorduk.

"Hayatım sanki bir anlaşma yapmıştık?"

"Hmm öyle mi? Ne anlaşması bana bir hatırlayabilir misin?"

Sanki unutmuşum gibi yaparak kucağına ona dönük bir şekilde oturdum. Ellerimi ensesine attığımda onun elleri de belimi bulmuştu. Dudaklarımız arasında iki veya üç santimetre vardı ve nefeslerimiz birbirimize çarpıyordu.

"Sanki böyle öpücükle alakalı bir şeydi"

Derken özellikle dudaklarını dudaklarıma sürmüştü. Sırıttım.

"Hatırlayamadım sanırım. Hatırlatmaya ne dersin?"

O da sırıttığında tam dudaklarımızın buluşacağı zaman telefonu çalmıştı. Umursamayarak tekrar yaklaştı. Ama ısrarla çalmaya devam ediyordu. Küfür ederek uzaklaştı ve telefonuna baktı.

"Sikeyim Jisung ne var?"

"Hyunjin amca?"

"Jimin? Babanın telefonunun sende ne işi var, baban nerde ayrıca?"

"Şey, babam burda Yongjinle oynamak istediğimi söylediğimde uyuyordur al istersen kendin ara dedi de."

"Hm, Yongjin uyuyor evet. Yarın baban getirir seni olur mu?"

"OLUR! Baba, kalsın işte bend-"

"Hyunjin, sikeyim de ne? Çok ayıp."

"Jisung çok güzel bir anı böldünüz biliyor musun? Akşam akşam sinirimi bozma."

"Ay yoksa şey, anladım ben tamam kolay gelsin size"

Telefonun kapanma sesi gelince telefonu kulağından indirdi Hyunjin. Bana bakıp dudaklarımızı buluşturmak için tekrar bir hamle yaptığında da bu sefer kapı çalmıştı. Tam kucağından inecekken izin vermedi.

"Kapı bu, çalar çalar gider."

"Evet ama biraz daha çalarsa Yongjin uyanacak ve biz hiçbir şey yapamayacağız."

Bana hak vermiş olmalı ki kapıyı açmama izin vermişti. Kargo gelmişti.

"Hwang Hyunjin?"

"Eşiyim."

"Buyrun şurayı imzalayın. İyi günler"

Kargoyu alıp kapıyı kapattığımda ne olduğunu düşünüyordum.

"Pazar pazar, hem bu saatte ne kargosu ya"

"Benim kargom mu?"

"Hmhm, ne aldın ki?"

"Görürsün. Ee nerde kalmıştık?"

Kıkırdayarak deminki gibi kucağına oturduğumda hemen belimden tutup kendine çekti. Ani reflexle ellerim ensesine gitti. Bu kez kimsenin bölmesine izin vermeyerek hızlı bir şekilde dudaklarımızı birleştirmişti.

Why//hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin