1. Bölüm/2. Kısım

139 13 6
                                    

            Hangi günün sabahı, hangi günün gerçekleri? İçeri sızan parlak ışık odayı aydınlatırken güzel kız gözlerini araladı. Rüyasında ailesiyle bir arada olduklarını, annesinin onun için hazırladığı yemeklerin tadına baktığını görüyordu. Bilinci açıldıkça, "Neredesin Selin?" sorusu daha da belirginleşmeye başladı. Aniden olduğu yer den bir zıpkın gibi doğruldu. Gör düğü ışık bir an içinde olsa onu sevindirmişti. Çünkü karanlık odadaydı. Önce sağın sonra soluna baktı. Şaşkınlaşmıştı. Burnuna tanımladığı bir koku geldi. Sarıldığı çarşafı bir kere iterek "Hayır bu olmamalı" dedi. Üzerinde kıyafetleri yoktu. Çaresizdi. Neler yaşadığını hatırlamasa da neler olduğunu tahmin edebiliyordu. Akşam kiminle uyumuştu? Kiminle bir aradaydı. Gözleri doldu. Bedeniyle birlikte ona ait güzellikleri de adeta gitmişti. Dünyada kaçta kaç insanın başına bu gelebilirdi? Hep duyduğu haberlerin kendisine uzak olduğuna ve korunmuş olduğuna inansa da artık öyle değildi. Bir insan evrenin ayakta durmasını sağlarken diğer bir insan bunun tam aksini yapıyordu. Selin'in gördüğü, tanıdığı ve bildiği kadın denen şey bir geceye sığmıştı. Taşıdığı çiçek kokulu bedeni onun için bir hazineydi. Ve hazineler her zaman diğerleri için bir av olmuştu. Hata üstüne hata yaptığını anladı. Neye nasıl isim vermeliydi? Bazı şeyler anlamsızlaşınca kadın ya da erkek olmak ne ifade ederdi? İnsanlar doğarlar büyürler ve doğaları gereği yuva kurarlar, peki ya onun neden bir ailesi yoktu? Hep bazı şeyleri ertelemiş şimdi ise bir anda zaman elinden akıp gitti.

Gözyaşlarını sildi. Hala zamanı vardı. Hızlıca yataktan kalktı. Bir ceylanın yürüyüşü gibi odanın içinde gezindi. Yatağın hemen karşısında duran beyaz dolabı açıp içinde bulduğu bir kot pantolonu ve ceketi giydi. Bütün duyularını canlandırmaya çalışarak tek tek rafları ve eşyaları bir ipucu bulmak adına karıştırdı. Bir şey bulamamıştı. Yatağın başındaki dolabın önüne geldi. Kapağı açınca kol çantasını gördü. Adeta annesini bulmuşçasına sevindi. Fakat bu sevinci kısa sürdü. Çünkü çantanın içinde hiçbir şey yoktu. Ağlamaya başladı. Ümitsiz ve çaresizdi. Bir an ölümü düşündü. Belki de her şeyi kaybetmişti. Ne kadar uzakta kalsa aşk ve evlilik adına yüzlerce hayali vardı. Hemen kalkıp diğer taraftaki dolabın önüne geldi. Kapağı açtığında boş olduğunu fark etti. Üst çekmeceyi açtı. Gördüğüne inanmıyordu. Öyle oracıkta bir silah duruyordu. Acaba ne içindi? İsimsiz kişi yoksa onu mu vuracaktı? Manalandıramadı. Silahı eline aldı. "Dilini bile tam olarak bilmediğim bir yerde, bu labirentlerle dolu binanın kuytu bir odasında her şeyimi kaybettim. Geri dönemem. Kimse bana eskisi gibi davranmayacak. Bende kendime. Tanrıda benimle değildi. Şu yaşadıklarıma bir bak. Ölmek istiyorum" diye haykırdı. Silahı çenesinin altına getirerek gözlerini yumdu. Bir anda bütün evren sessizleşmişti. Selin'se ağlayışından başka bir ses duymuyordu. Tam tetiği çekecekken bir bağırış duydu. Elini tetikten çekti. Sağına soluna baktı. Ses odanın dışından geliyordu. Silahı çantasına koyup kapıya doğru yürüdü. Kalbi yerinden çıkacak gibi oluyordu. Yavaş yavaş kapıyı araladı. Kapının biraz ilerisinde uzun siyah saçlı, çırılçıplak bir kız kafasını elleriyle kapatmış ağlıyordu. Acı verici bir korkuya kapıldı. Belki de onun başına gelenler bu kızında başına gelmişti. Hızlı adımlarla yanına geldi. Kısık sesle:

- İyi misin?

Kız başını kaldırmadan:

- Hayır, hayır.

Selin kızın kolundan tutarak "Haydi kalk. Bir an önce buradan çıkmalıyız. Beni duyuyor mu sun? Her şey yoluna girecek. Önce sana giyecek bir şeyler bulalım. Hangi odadan buraya geldin?" diye sordu. Kız hemen sağındaki odayı işaret etti. Birlikte odaya girip ona birkaç kıyafet buldular. Uzun siyah saçlı kız olduğu yerde titriyordu. Selin kolundan çekiştirerek "Kendine gel tamam mı? Buradan çıkmamız lazım. Nasıl getirildiğini hatırlıyor musun? Ya da her hangi bir şey hatırlıyor musun? Tanrı aşkına konuş" dedi. Ama kızda ses yoktu. Kendinden geçmiş, dünyasına gömülmüştü. Ceketinden tutarak onunla birlikte koridora çıktı. U şeklinde ki odanın merdiven kısmına gelip, seri adımlarla inmeye başladılar. O kadar hızlıydılar ki nerede duracaklarını kestirememişlerdi. Birinci katta yürüyen bir kaç kişiyi fark edince kızla birlikte durup bekledi. Binanın içinde bu iki siyah giymiş adam aralarında sohbet ediyordu.

Bir Geceye Altı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin