11. Bölüm

73 5 9
                                    

             İnancın sıcaklığı her dakika evreni kuşatırken kuşlar ağaçlar, sevdasını kendi dillerince anlatırlar Doğayla beraber. Bir ahenk vardır havada, bir ahenk vardır görünmez ile görünürün arasında. Bazen güneşe yansır bazen bulutlara. Sadece gökyüzüne bakıp nasıl yaratıldıklarını, nasıl doğalarının gereği bir sağa bir sola gittiklerini gören insan hayatın mutlaka bir yolu olduğunu bilir. Birde öğrenmek isteyen bu yolda gider.

İnanç derinlerden gelen büyük ve gizemli bir çağrıdır. Belki de insanın biricik parçacığı olarak gezinir zihinlerde, bir genden diğerine geçerken bir iz bırakır derinlerde. Şu arketipler sanki tek gerçektir kendiliğin içinde. Çoğu bilmez fakat yaşayarak, acı çekerek ya da okuyarak öğrenin hayatının parçalarını. Jake'in öğrenmeye çalıştığı gibi. O artık kendini biliyordu. Bunca zamanda eksik olan parçalarını birleştirmiş, fazla parçalarından kurtulmuştu. Oğluyla geçirdiği geceden sonra etrafını izleyişi değişmiş, dünyaya daha umutlu bakar olmuştu. Selin'in yaptıklarını tahmin etmek yerine korkuya kapılmadan onu izliyordu. Özrü onun için mihenk taşıydı. Selin'in soruları ve cevapları karşısında aslında güvenmediğini fark etmişti. Bir hafta boyunca duyguları tekrar tekrar yineledi. Onunla yaptığı her günkü konuşmasında okuduğu konulara hangi bakış açılarından bakabileceğini sorup durmuştu. Hatası neydi? Devamlı bu soruyu zihninde dolandırdı. İlk başta güven hususunda aklı karışık olsa da zamanla niçin güvenemediğini de görmüştü. Bazı şeylerin farkındalığı birkaç gece huzursuz etse de her yeni günde daha iyi hissediyordu. Kadın denen kavramı Selin ile yeniden öğrenip, küçük ayrıntıları ve bu ayrıntıların verdiği küçük mutlulukları keşfetmişti. Anne babasının duygusal konumu onu güvensizliğe itmişti. Hiçbir konumun iyi olmadığı inancı benliğini sarsmıştı. Anne baba ne demekti? Biyolojik bir olgu muydu? Yoksa cinselliğin bir hediyesi ya da yükü müydü? Çocukluğundan bu yana bu kavramın şekil değiştirdiğini Selin'le anladı. Oğlunun güzel dünyası da yeni birleşmiş ruhuyla karakterini etkilemişti. O da onun gibi çocuk olmuş, güzel dünyasını anne babası kavgaları, kötü inanışları, ön yargıları ve acımasız tavırlarıyla yıkmıştı. Joseph'taki merhamet adeta vücudundaki her hücresini harekete geçiriyordu. Kendi aynasına baktı. Birkaç gün anne babasına lanet etti. Çünkü onun güzel dünyasını yıkmışlardı. O dünya bir daha nasıl kurulabilirdi? Uykusunda bile sorularla aklının sınırlarını zorladı. Bazen bir cevap bulduğunu sansa da cevap olmadığı kısa bir süre içerisinde anlaşılıyordu. Ama acele et memesi gerektiğini Selin'den öğrenmişti. Birçok şey için zamana ihtiyacı vardı. Geçirdiği bir hafta bir ay gibi gelmişti. Ruhu daha sakindi. Kendinden emin olduğu günleri özlemişti. Önceden de kendinden emindi. Lakin şimdi çok farklıydı. Şimdi birleşmiş benliğinden emindi. Onu parçalara ayıran acılarıyla, fena anılarıyla yüzleşmiş, yıllarca yüzleşme korkusunun onu nasıl engellediğini, çektiği yüzleşme korkusunun yüzleşmenin kendisinden bile daha kötü olduğunu anlamıştı Gözlerini diktiği boşluktan pencere ye doğru kaydırdı. Harika, parlak taşlarla işlenmiş perdelere baktı. Küçük odanın dışında olmayı çok seviyordu. Hiçbir eşyasını almasa da, her şeyin geçmişe ait olduğu bu evde, yaşamını geçirdiği diğer evlere nazaran daha güvende ve mutlu olduğunu düşünüyordu. Yavaşça kalkıp şöminenin önünden geçerek pencerenin önü ne kadar geldi. Seri el hareketleriyle perdeyi aralayıp bahçeyi bir de bu açıdan izlemeye karar verdi. Büyük salondan bahçe daha iyi gözüküyordu. Bahçeye uzun uzun baktı. Karlar erimiş, etrafı sahte bir bahar havası kaplamıştı. Bu sefer başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Kocaman bulut kümeleri arasından sızan güneş ışığına hayran olmuştu. Bu arada ki hava, buradaki gökyüzü, buradaki yeşillik bu güne kadar gezdiği, gördüğü hiçbir yerde yoktu. Buraya daha önceden niye gelmediğini kendi kendine sordu. Mırıldanarak "Tanrım bu gün çok güzel bir gün! Bu gün mutluk olmam gereken bir gün. Çocukluğumdaki Noelleri anımsıyorum da bir ailem var mıydı yok muydu hatırlamıyorum bile. Bu güzel günün estirdiği hoş rüzgârı özlemişim. Bana bu günü gösterdiğin sana minnettarım. Tekrar saf ve temiz duygular hissettim. Sana yalvarırım. Beni Selin ve Joseph'ten ayırma. Kendi hatalarım yüzünden onları kaybetmek istemiyorum" diye dua etti. Büyük dünyasına dalıp gitmişken ufaklık koşar adımlarla gelip bacaklarına sarıldı. Bu sıcak karşılama karşısında onu sevinçle kucağına aldı. Joseph çok mutluydu. Telaşlı telaşlı sağındaki köşeyi göstererek "Baba bu çam ağacını ne zaman süsleyeceğiz?" diye sordu. Jake önce oğlunun yanağına bir öpücük kondurup "Annen birazdan süsleri getirecek ve seninle birlikte hazırlayacağız" dedi. O esnada Selin ve Mariam ellerinde büyük kutularla içeri girdi. Jake oğlunu yere bırakıp seri adımlarla hanımların yanına gelerek ellerindeki kutuları teker teker aldı. Joseph annesinin elbisesinden çekiştirip masanın üzerindeki kutuyu gösterdi:

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 16, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Geceye Altı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin