3. Bölüm

32 4 0
                                    

Dünyanın neresinde olursa olsun insanı bütünü tamamlayan bir parça olarak görmüştü. Bazıları acı çekerken aynı dakikalarda ise mutluluğu yaşıyordu. Nasıl bir parçaydı bu? Nasıl bir bütündü gerçekte anlaşılan. Çözememişti. Tek bir insana bakınca dünya anlamlanırken şimdi çoğul düşünmeye başlamıştı. Kendisine gelen hastalarını hatırladı. Hep onları düşünmüş, adeta onların hayatını yaşıyormuş gibi soluklar alıp vermişti. İnsan denen şey neydi? Birilerine "Güç ol" demekle hata mı etmişti? Bir hafta öncesini anımsadı. Elinde bir silah yüreğinde ateş her şeye son vermek istemişti. Kendine kızdı. Şuan yaşamayı sevmese de bir zamanlar mutluydu. Bir zamanlar bütünün parçaları için beslediği yekpare ve temiz duyguları vardı. Tüm eylemlerini anı anına gözünün önüne getirdi. Sanki bir kaseti başa sararmış gibi geriye dönüyordu. Silahı eline alışı, belki de o kişi kendisi değildi. Mırıldandı "Hayır, hayır buna kalkışmış olamam. Ben ki o kadar insana yardım ettim. Hiç mi içimde yaşamak için bir kıpırtı kalmaz. Ah Tanrım! Benim hayatta ki amacım neydi? Ne için yaşıyor ve işimi ne için yapıyordum? Daha iyi bir toplum için insanlığa benliğimi adamıştım. Kocasından dayak yiyip gelen hastaları için bir dernek kurmuştum. Hele de çocuklar için verdiğim seminerler ve eğitimler, hepsi güzellikler adınaydı. Bunları yaparken de çok mutluyum. Ama şimdi herkese acı çektirmek istiyorum. Bu bebekle ne yapacağım bu bilmediğim topraklarda? Bana bunları yapana yaptığının bedelini ödetmeliyim" dedi. Yaşadığı çift değerli duygular sürekli zihnini ikiye bölüyordu. Bir evet derse bir hayır demek zorundaymış gibi hissediyordu. Çift değerli duyguların ne manaya geldiğini de çok iyi biliyordu.

Bayan Taylor'un yatak odasını bir haftada değiştirmişti. Kırılan aynının yerine yenisini almış. Kırılıp parçalara ayrılan camdan eşyaları da çöpe atmıştı. Mariam'ın üzüldüğünü görünce başka odaya bile geçmeyi teklif etmişti. Ama hizmetçi ne olursa olsun böyle bir teklifi geri çevirdi. Evet, bu eşyalar bir zamanlar hanımefendisinin de olsa artık yeni, genç bir hanımefendisi vardı. Ve Selin'e bunu ifadesi etmesi onu çok mutlu etmişti. Kendisini ikinci kez öldürmeye kalktığı sabahı hatırlayınca odaya tekrar dönüp baktı. Hata yapmıştı. Oturduğu yerde sallanıp durdu. "Tanrım yardım et" demeye dili varmıyordu. Tekrar dua edip korunmuş olduğuna inanmak istemiyordu. O anda aklına geçen gün bulduğu plan gelmişti. Hayal etti. Bu planla beraber tüm sorunları sona erecekti. İyice sessizleşti. Kendini toparlamaya niyetliydi. Olanları tamamen kabullenmek ve kendine yeni bir hayat kurmak istiyordu. Daha az acı çekeceği bir dünya kurabilir miydi? Yeni evinde geçirdiği iki kötü günün ardından Bayan Sarah bir takım sesler duymasına rağmen kimseye bu durumdan söz etmemişti. Bay David'de hanımına ayak uydurmuştu. Bu da Selin'in hoşuna gitmişti. Zaten birilerinin işine karışmasından da haz etmiyordu. Gözü eski cep telefonuna takıldı. Yaşamaya adım attığından beri ilk defa birinin aramasını bu kadar beklemişti. Mariam'ın tanıdığı, bir mahalle uzaklıkta oturan birinden ufak bir yardım istemiş, o kişide hiç tereddütsüz hizmetçinin ona desteğini bildiği için kabul etmişti. Şimdi ise kulağı telefondaydı. Planladıkları istediği şekilde giderse yangınları sönecek ve bebeğinden kurtulacaktı. Hep bunun hayalini kurarak kendini avutuyordu. Dünya gelmemiş bir bebek neler yaşayacaktı? Onun için ne planlıyordu? Yalnız çaresiz kalbinde saklıydı. Hem birileri bir bedel ödemezse nasıl mutlu olabilirdi? İçinden Tanrı'ya seslenerek "Keşke bu bebeği daha iyi koşullarda verseydin. Ondan kurtulmak zorunda kalmayacak. Ona bakacak, sevecek, koklayabilecektim. Ona annelik yapabilecektim. İyi bir babası olabilirdi. Onu seven ve koruyan, ona güzel şeyler öğreten bir babası. Bunun için üzgünüm. Belki beni seven, iyi bir koc..." diyebildi. Devamını söylememişti. O kelimeden öylesine korkuyordu ki çaresizlikten sesi kesilmişti. Gözleri doldu. Birden ayağa kalkıp adeta Tanrı'ya bağırarak "Hayır, lanet olsun ki bir kocam hiçbir zaman olmayacak. Sadece senin istediğini yapacağım. Bu bebeği dünyaya getirip ondan kurtulacağım. Beni duyuyor musun? Ona bir hesap vermek zorunda değilim. İşlemediğim bir suçun bedelini ödeyemem. Üstelik benim bebeğim böyle bir patolojinin içinde doğmamalı. Ah Tanrım! Dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum. Gücümü kaybediyorum. Hangi çocuk ister ki benim durumumdaki bir anneyi? Ne kadar acı çeksem de ona keşke dedirttirmeyeceğim" diye bir kendine bir söz verdi. O esnada kapı çalındı. Selin gözyaşlarını silerek "İçeri girin" dedi. Kapı hızlıca açılmıştı. Mariam şaşkın bir ifadeyle:

Bir Geceye Altı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin