5. Bölüm/1.Kısım

30 4 0
                                    

          Bir zamanlar birileri esirken şimdi başka birileri esirdi, insanlara. Önceden fiziksel kölelik varken şimdi duygusal kölelik vardı. İnsanoğlu fark etmeden bir diğerinin kölesi oluyordu. Duygusal kölelik ise ortaya sadece yaşamamış hayatlar çıkarıyor, bireyi çözümsüzlüğe taşıması bir yana ruhsal zekânın etkinliğini bile sekteye uğratıyordu. Neydi insanı insan yapan? Beyin denen mekanizmanın bir tarifi var mıydı? Hafıza denen şey her görüleni kayıt etme özelliğine sahipken dolu bir zihinde çalınan duygulanımla birlikte bir kargaşa başlıyordu.

Dün ki şoktan sonra bir türlü kendine gelemeyen Jake, tek lokma bir şey yememişti. Bütün gece boyunca bunu neden yaptığını düşündü durdu. Eğer onunla birlikte olmasaydı başına bunlar gelmeyecekti. Zaten hayatının büyük bir kısmı hatalı seçim ve yanlış kadınlar la dolmuştu. Hatası belki de seksti. Onu kendi dünyasının tek merkezi yapmıştı. Mırıldanarak "İnsanlar bu dünyada ne için var ki? Eğer birileriyle yatmayacaksan kadın ya da erkek olmanın ne manası var? Çok saçma. Hatam bu olamaz. Belki de birlikte olmak için bu kızı seçmemeliydim. Şuna halime bir bak" dedi. Gözü ayağına takılı olan zincire git ti. Ona her bakışında köleliği hatırlıyor ve hayvan bile olamayacak bir şeyi kendisine layık gördüğü için kurtuluşuna sebep olacak kişiden nefret ediyordu. Birden ayağı kalktı. Bağırıp "Ben hayvan değilim. Seni aşağılık. Hiç kimseye bir şey kanıtlayamazsın" dedi. Adeta sesini kıza duyururmuşçasına homurdandı. Hata yaptığını biliyordu. Çare sizce yatağına geri döndü. Sessizce oturdu. Endişeleri artmıştı. Yatağın kenarındaki camdan dışarıyı izledi. Bahçede kimsecikler yoktu. Söylendi. "Burası neresi Tanrım! Ben bu işten nasıl kurtulacağım. Kafayı yemek üzereyim" Pişman olmuştu "Kahretsin bunu ona nasıl yapabildim. Hem ona bir hayvandan daha kötü davranmışken ne bekliyorum ki? Keşke hiç yapmasaydım. Bunlar başıma gelmeyecekti" dedi. Bazen anlık pişmanlıklar bazen ömürlük pişmanlıklar sarardı insanı. Jake'inde daima gizlediği ateş artık küçük bir kıvılcımla parlamıştı. Sakladıkları emri altına aldı zihnini. Anıları birbirine karışmıştı. Aniden nelerden nefret ettiğini fark etti. Neden baygın bir kadını tercih etti anladı. Çaresizdi. Gözlerini yumdu. O esnada kapının kilidinden bir ses duydu. Biri anahtarı çevirip içeri giriyordu. Başını önüne çevirdi. Kızın yüzünü görmek, onunla göz göze gelmek istemiyordu. Olduğu yerde heykel gibi kaldı. Selin elinde kahvaltı tepsisiyle içeri girdi. Onu camın önünde bulunca durumuna aldırış etmeden "Yemeğini getirdim" dedi. Tam dışarı çıkıyorken adam yalvarır bir ses tonuyla:

- Lütfen bunu yapma.

- Neden söz ediyorsun?

Jake'in gözleri dolmuştu:

- Sana bunu yaşattığım için özür dilerim. Böyle olsun istemezdim.

Selin kızmıştı:

- Buna inanacağımı mı sanıyorsun?

- İnanmak zorundasın. Burada böyle kalamam anlıyor musun?

- Kalacaksın Bay Jake. Buradan kaçışın yok. Çektiğim acıları çekeceksin. Kalbim alevlerle tutuştuğu gibi senin de tutuşacak.

- Diyelim ki burada kaldım. Ve bana yıllarca köle gibi davrandın. Eline ne geçecek?

- İntikamımı alacağım.

- Benim bir hayatım var. Koca bir şirketi tek başıma yönetiyorum. Ben olmazsam tüm işler aksayacak.

Selin sinirlenmişti. Bütün nefretini kusarak haykırdı:

- Benimde bir hayatım vardı. Bunu biliyor musun? Bir işim, bir ailem vardı. Ama hepsini elimden aldılar. Tam üç yıldır kültürünü, isimlerini, yaşayışlarını bilmediğim insanlar arasında yaşıyorum. Kendi dilinde konuşamamak ne demek biliyor musun? Ben kaçırıldım. Ben çalındım.

Bir Geceye Altı AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin