38

721 46 5
                                    

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEK OLURSANIZ SEVİNİRİM.

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.


Uyandığımda Pedro'dan bir mesaj vardı:

"Aleksandr 15 dakika içinde yanında olacak. Chloe ile temas kurma."

Her zamanki gibi soğuk ve mesafeli. Fazla kelimeye yer bırakmadan söylenen, yalnızca yapılması gerekeni hatırlatan türden. Beklemeye başladım. Kapı çaldığında, yüzüme zoraki bir dinginlik kondurdum. İçimde kopan fırtınayı bastırdığımı sanarak kapıyı açtım.

Aleksandr, soğukkanlı ama kibar bir adamdı. Gözlerinde Pedro'da hiç görmediğim bir sıcaklık vardı. O bakışlar, nedense beni biraz daha sakinleştirdi. "Merhaba Lucia, ben Aleksandr," dedi başını hafifçe eğerek. "Merhaba," dedim, sesim sakin ama kırılgan.

Danışmanlar binasına doğru yürürken sessizlik peşimizi bırakmadı. O sessizlik, huzursuzluğumu saklamak için bir maskeydi. "Konuşmayı pek sevmiyorsun, galiba."
Yüzümde istemsiz bir gülümseme belirdi. "Evet, pek değil." İçimdeki acılar ve hayatımdaki karmaşa o kadar yüksek sesle konuşuyordu ki dilim susmak zorunda kalıyordu. O ise sadece gülümsedi, daha fazla bir şey sormadı.

Pedro'nun dairesine vardığımızda, Aleksandr bana dönüp dikkatle baktı. "Dikkatli ol Lucia," dedi sessizce. "Umarım her şey yoluna girer."

"Teşekkür ederim," dedim. Gözleri, bana bir şey daha söylemek ister gibi bakıyordu. Ama sustu. Uzaklaşırken arkasından baktım. Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. Pedro'nun ifadesiz yüzüyle açılan kapının ardında, beni sırlar ve suskunluklarla dolu başka bir dünya bekliyordu.

"Gel," dedi Pedro, her zamanki mesafeli tonu hiç değişmeden. Sesi soğuk değildi; ama sıcak da değildi. Sadece... anlaşılmaz.

Mutfağa geçtiğimizde, Pedro'nun varlığı üzerimde her zamankinden daha ağır bir etki bırakıyordu. Bakışlarını üzerimden bir an bile çekmeden, sessizce izliyordu. Sanki tüm sırlarımı çözmeye çalışıyor gibiydi. "Kahve ister misin?" diye sordu, sesi bir fısıltı kadar hafifti ama içinde bir ağırlık vardı. "Olur," dedim, başımı hafifçe eğip.

Onu izlemekten kendimi alamıyordum. Her hareketi öyle kontrollü, öyle sakindi ki... Onun gibi olmayı ne kadar çok istediğimi fark ettim. İçimdeki duyguların kontrolünü ele almaya çalışsam da başaramıyordum. Aklım Chloe'deydi.

Pedro, kahve fincanlarını masaya bırakırken bakışları hâlâ üzerimdeydi. "Chloe hakkında konuşmak istiyorsun," dedi, sanki düşüncelerimi okumuş gibi. "Ona bir şey olmayacak." Sesi sakin ve güven vericiydi. "Esther yanına uğradı, göz kulak olacak. Endişelenmene gerek yok."

Esther'in orada ne işi olduğunu anlamaya çalışırken kaşlarım istemsizce çatıldı. Pedro'nun bakışlarında, merakla karışık bir dikkat vardı. "En iyi danışmanlarından biri saldırıya uğradı. Ne yapmasını bekliyordun?"

"Umursamamasını," dedim soğukkanlı bir tavırla. "Belki o zaman gerçek yüzünü görebilirdim."

Pedro, alaycı ama bir o kadar da düşündürücü bir gülümsemeyle bana baktı. "Cesaret güzel şeydir Lucia. Ama gözü kara cesaret aptallıktır. Arkanı kollayacak kimse yokken bu cesareti benim yanımda bulmana şaşırıyorum." Bakışları derinleşti, bir anlam arıyordu. "Kimseye güvenmemelisin."

Haklı olabilirdi. Ama korkak biri değildim. Adaletsizliğe tahammülüm yoktu, yalana da. "Bu şekilde yetiştirilmedim," dedim kararlı bir sesle. "Nasıl yetiştirildin peki?" diye sordu, ilgisi artmıştı.

"Annem, adalet ve doğruluğun cesaret gerektirdiğini; sessiz kalmanınsa korkaklık olduğunu öğretti."

Pedro, derin bir düşünceyle başını hafifçe eğdi. "Bilge bir kadına benziyor," dedi yavaşça. "Ama bazen bir savaşı kazanmak için geri çekilmek gerektiğini de öğrenmelisin, Lucia."

Gözlerim onun gözlerine kilitlendi. "Yıldızları görmek için gecenin en karanlık anında dışarı çıkacak cesarete sahip olmalısın, Pedro. Cesaret, risk almaktır."

Pedro, bu sözler karşısında kısa bir süre sessiz kaldı. Sonra, bakışlarında beliren yumuşaklıkla bana döndü: "Belki birbirimizi daha iyi tanımamız gerekiyordur."

Sözleri havada asılı kaldı. Sanki aramızdaki tüm mesafeyi aşan bir kapı aralamıştı.

Bir an duraksadım, bakışlarım ona kilitlenmişti. "Öyleyse neden hâlâ ön yargılısın?" dedim. "Beni tanımadan hüküm veriyorsun."

Pedro hafifçe gülümsedi ama bu gülümseme sert ve mesafeliydi. "Esas ön yargılı olan ve uzak duran sensin. Peki, senin bana yaklaşmana izin vermeli miyim?"
Bakışlarını aniden kaçırdı, yüzüne öfkeyle karışık bir huzursuzluk yayıldı.
"Lucas'ı tanımakla bu kadar zaman harcarken, sana gerçek Pedro'yu neden göstereyim?"

Bu sözler içime bir ok gibi saplandı. "Lucas seni bu kadar mı ilgilendiriyor?" diye sordum, beklemediğim bir cesaretle.

Pedro gözlerini kısıp beni dikkatle süzdü. "Sen gerçek bir yanıt verebildiğinde, belki ben de sorunu cevaplarım, Lucia." Sesi sakin görünse de içindeki karmaşayı gizlemiyordu. "Ayrıca, söyleyeceğin bir şey varsa açık konuş, yoksa sus."

Aramızdaki sessizlik ağırlaştı. Bakışlarımız birbirine kenetlenmişti; gerilim ince, keskin bir bıçak gibi ikimizi de esir almıştı.

"Bir gün cevap vermeni bekleyeceğim," dedi Pedro, sesi karanlık bir vaadin tonunu taşıyordu.

"Neden?"

"Çünkü hâlâ bu Lucia'yı ve oynayacağı rolü çözebilmiş değilim."

Pedro arkasını dönüp benden uzaklaşırken, tereddüt etmeden onu takip ettim. İçimde sürekli yankılanan tek bir soru vardı: Bu bir oyun muydu? Neden bu kadar umursuyordu?

"Pedro," dedim, kelimeler dudaklarımdan istemsizce döküldü, "Bunu neden öğrenmek istiyorsun? Lütfen söyle."

Bir an için bakışları sertleşti, yüzüne gölgeler indi. "Dikkatin dağılacaksa bunu bilmem gerekiyor," dedi.

Sözleri soğuktu, neredeyse kabaydı. Ama tamamen umursamaz değildi. Ardından, kollarımı kısa bir anlığına yakaladı. Dokunuşu hızlı ve kontrollüydü, sanki kendisini hemen geri çekmek zorundaymış gibi. "Hadi derse geçelim."

Sorun her neyse, onu açığa çıkarmak istemediği belliydi. Pedro'nun tavrının altındaki gerilimi hissetmek zor değildi. "Bana ders vermeyi neden kabul ettin?" diye sordum, onu köşeye sıkıştırmak istercesine.

Bir an durakladı. Sözlerini özenle seçmek ister gibi düşündü. "İki nedeni var," dedi sonunda. "Chloe iyi bir dostumdur, ona hayır diyemem. İkinci sebep ise..." Gözleri üzerimde ağır ağır gezindi. "Sen eğitilmeye değersin."

Bu sözler hem karmaşık hem de kafa karıştırıcıydı. Onu anlamak her geçen saniye daha zorlaşıyordu. Sessizlik yeniden aramıza çöktüğünde, bu kez onu bozan ben oldum.
"Esther... Ona güvenebilir miyiz?" diye sordum, sesimde istemsiz bir titreme vardı.

Pedro, yüzünde beliren belli belirsiz bir gülümsemeyle yanıt verdi. Bu gülümseme, dudaklarına yerleşmekten çok gözlerinde bir anlık bir parıltı gibi belirdi ve kayboldu. "Her zaman güvenebileceğin birini bulmak zordur, Lucia." Sözleri yumuşak ama derindi. "Ama kime güvenemeyeceğini bilmek daha önemlidir. Özellikle konu Lucas ise... O seni yanıltır."

Pedro'nun bu kadar açık bir şekilde Lucas'a karşı tavır almasını beklemiyordum. Neden Lucas'tan uzak durmamı istiyordu? Lucas'a karşı hislerimi biliyor muydu?

"Sen daha fazlasını hak ediyorsun, Lucia," dedi Pedro, bakışlarında beliren farklı bir ışıltıyla.

Bu söz, kalbimde çözülmesi gereken yeni bir düğüm gibi yankılandı.

İLK AŞK (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin