42

96 8 0
                                    

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUM ARKADAŞLAR.

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.


KURGU GEREĞİ HAFİF ŞİDDET İÇEREN BİR SAHNE VARDIR. ŞİDDET ÖZENDİRİLMEMEKTEDİR. RAHATSIZ OLABİLECEK OKUYUCULARIMIN OKUMAMASINI TAVSİYE EDERİM.


"Kafesin kapısı hep açıktır, kanarya. Ama içinden çıkmak cesaret ister."

Gözlerimi açtığımda başım ağrıyordu, görüşüm bulanıktı. Kendimi toparlamam birkaç saniye sürdü. Ellerimi hareket ettirmek istedim ama sandalyeye sıkıca bağlıydım; bileklerim ve ayaklarım hareketsizdi. Dudaklarımın üzerinde rahatsız edici bir baskı hissediyordum, bir bantla kapatılmıştı.

Bulunduğum odanın penceresi yoktu; soğuk, taş duvarlar her yeri kaplıyordu. Sessizlik, ortamı daha da boğucu hale getiriyordu. Başım zonklarken, yaşananları hatırlamaya çalıştım. Araç kazası ve o patlama... hepsi bir anda geri döndü zihnime. Derin bir nefes aldım ve çevreme kulak kabartarak beklemeye başladım. En ufak bir kıpırtı, bir ses duymak için sessizliğe odaklandım.

On beş dakika sonra, koridordan gelen adım sesleri odadaki ağır sessizliği bozdu. Kalbim hızla atmaya başladı; yaklaşan ayak sesleri yavaş, kararlı ve tehditkârdı. Kapı açıldı. İçeri giren maskeli adamın yüzünde soğuk bir gülümseme vardı.

"Merhaba, kanarya," dedi, sesi ürkütücü bir sakinlikle. "Sonunda seni buldum."

Bir eliyle ağzımdaki bandı acımasızca çekti. Dudaklarım yanarken acıyı içime gömdüm, ona belli etmemeye çalıştım. Gözlerimi onun gözlerine dikerek, sakin bir sesle sordum, "Sen kimsin?"

Adam bir süre sessiz kaldı, bakışları benden ayrılmadan yavaşça yaklaştı. "Arkadaşlarıma ne yaptın?" diye devam ettim, sesimdeki korkuyu bastırarak. İçimdeki endişe büyüyordu, ama bunu ona göstermemeye kararlıydım.

Adam, ifadesiz bir yüzle bana baktı. "Her şeyin bir zamanı var, kanarya," dedi soğukkanlılıkla. "Ama bu öfkeli tavrın hoşuma gitti."

"Bana kanarya demeyi bırak," dedim, sabrım taşarak. Sesimde hafif bir titreşim hissettim.

Aniden saçlarımı kavrayarak başımı geriye doğru çekti. Acı bedenime yayılırken dişlerimi sıktım, ona karşı koymak için.

"Bağır," dedi fısıldayarak. "Nasılsa kimse yardıma gelemez."

Öfkem her saniye artıyordu. Oysa, o, alaycı gülümsemesini sürdürdü. "Arkadaşlarına gelince, araçtakilerin bazıları kaçmayı başardı, ama bazıları... ne yazık ki o kadar şanslı değildi. İri yarı olanı da bir süre uğraştırdı ama... onu da etkisiz hale getirdim. Pedro'ya gelince... o hala misafirim."

Sözleri içimde yankılandı. Vücudum öfkeyle gerildi, ona saldırmak istedim ama bağlıydım, hareket edemiyordum. "Ellerimi çöz de cesaretin varsa benimle yüzleş!" diye bağırdım, tüm gücümle.

Adam ayağa kalktı, yüzünde soğuk bir ifade vardı. "Düşündüğümden daha cesursun, kanarya. Ama bu cesaret seni kurtaramayacak."

"Neden buradayım? Benden ne istiyorsun?" diye sordum, gözlerimi ondan ayırmadan.

Adam birkaç adım geriledi, ifadesi ciddileşmişti. "Sen bir tehditsin, Lucia," dedi yavaşça. "Hayatın lanetli. Ben de bu konuda önlem alıyorum. Seni durdurmam gerekiyor, yoksa her şey mahvolur."

Sözleri kafamda yankılandı, akıl almaz cümlelerini sindirmeye çalışırken kaşlarımı çattım. "Sen delisin," diye mırıldandım. "Eğer bu bir oyunsa, derhal buna son vermelisin."

Bir adım daha yaklaşıp eğildi, nefesi tenime değecek kadar yakınlaşmıştı. "Bu sadece bir oyun değil, Lucia," dedi soğuk bir tonda. "Ama sen bunun en değerli bir parçasısın. Buradan çıkış yok; burası, oyun kurucunun kurallarının geçerli olduğu bir yer."

"Söylediklerin tutarsız ve gerçek dışı," dedim, gözlerim dehşetle büyürken. Ama adam sadece başını eğip alayla gülümsedi.

Başımı iki yana salladım, içimdeki korku büyüyordu. "Chloe'ye neden saldırdın?" diye sordum birden, sesi titreyen bir cesaretle.

Bir an duraksadı, sonra sakin bir sesle konuştu. "O peşimden geldi. Ona zarar vermeyeceğim, ama Pedro... onunla başka bir hesabım olacak."

Sözlerini duyduğumda içimdeki öfke daha da büyüdü. "Pedro'ya ya da Chloe'ye dokunursan, seni mahvederim!" dedim, sesim çatallaşarak.

Adam sakin bir şekilde diz çökerek gözlerimin içine baktı. "Bunu görmek isterim, Lucia."

Sonra ayağa kalktı, belindeki bıçağı çekip eline aldı. "Bunu yalnızca bir kez söyleyeceğim. Lucia, sen bu oyunun başrolüsün... ve bu oyun, uzun sürecek. Bu simülasyondan asla kaçamayacaksın."

Adam ayağa kalkarken, derin bir nefes aldım. Korku, bedenimi sarmıştı, ama içimdeki umut kıvılcımını söndürmüyordum. Bu, yalnızca bir oyundu, ve bir yolunu bulacaktım. Bir çıkış yolu mutlaka olmalıydı.

İLK AŞK (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin