62

497 29 2
                                    

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEK OLURSANIZ SEVİNİRİM.

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.


"Dünyadaki her şey geçici olabilir ama sen... Sen sonsuzsun. Ruhuma işlenmiş bir izsin, silinmesi imkansız bir gerçek." — Lucas

(Lucia)

Yemeğin sonuna doğru Chloe ve Chris masadan kalktılar. Restoranda yalnızca Esther, Lucas ve ben kalmıştık. Lucas ile Esther'in arasında yaşanan bakışmadan sonra ortamın havası değişti, gerilim yoğunlaştı. Sebebini anlayamasam da rahatsız olmuştum ama bunu yüzüme yansıtmadım.

"Derse geç kalmak istemiyorum," dedim, Lucas'a bakarak. Lucas, telefonuna bakıyordu ve dalgındı. Rahatsızlık hissi büyürken, Lucas'ın düşüncelerinin bile benden uzakta olduğunu hissettim. Bir şeylerin yolunda gitmediği ortadaydı, ama ne olduğunu bulmak için cesaretim yoktu.

Telefonundan başını kaldırdığında, "Tamam, S. Şimdilik kendin gidebilir misin?" dedi, sesi her zamanki gibi kontrollüydü, ama bakışlarında bir şeyler gizliydi.

"Tabii," dedim, hafifçe başımı sallayarak. Ayağa kalktığımızda, beni kendine çekip hafifçe yanağımdan öptü. Her zamanki Lucas gibiydi, bir sıcak bir soğuk. Gözlerim onunkilere kilitlenirken içimde bir soru yükseldi: Görüşeceği kişi kimdi? Bu soruyu ona sorsam görmezden gelirdi. İstemediği hiçbir soruyu yanıtladığını görmemiştim. Zaten Lucas'ın her hamlesinin bir anlamı vardı, ama o anlamları çözmek zor, hatta imkansızdı.

"Akşam yemekten sonra Chloe'nin evine mi geçeceksin?" diye sordu. Sesi hala aynı yumuşaklıkta olsa da, arkasında karanlık bir ton taşıyordu.

"Olabilir," dedim, gözleri bakışlarımın derinliklerini araştırırken.

"Bana haber vermeyi unutma, tatlı işkencem," diye fısıldadı. Kelimeleri içimde yankılandı, ruhuma işledi.

Dayanamayıp sordum, "Yemeğe gelmeyecek misin?"

Lucas'ın bakışları bir an için yumuşadı, ama hemen toparlandı. "Kaçta?" derken, ciddi bir tavra büründü.

"Yedi," diye cevapladım, bakışlarımı başka bir yöne çeviremeden.

"Tamam. Orada olacağım," dedi. Ama o an bakışlarında beliren o kıvılcım, beni kendine çekerken yavaşça dudaklarıma eğilmesine yol açtı. O anın ani yakınlığına her seferinde olduğu gibi aynı şaşkınlıkla kapılıyor, başımın döndüğünü hissediyordum. Bakışları her zamanki gibi yoğundu, ama bu sefer içinde tehlikeli bir kıvılcım dolaşıyordu.

"Bana böyle bakma," diye fısıldadı, sesi neredeyse bir buğulu rüzgar gibi tenimde gezindi. Nefesimi henüz toparlayamadan bir sonraki cümlesiyle beni şaşkına çevirdi: "Ve şimdi, seni kaçırmadan buradan uzaklaş, sevgilim."

Onun kollarından sıyrılmaya çalışırken yüzümde zoraki bir tebessüm belirdi. Kafa karıştırıcı tavrı kadar sevgilim demesi de zihnimi bulandırıyordu. Henüz ne hissedeceğimi bilmiyordum. Gitmek için hareketlendim, ama bana izin vermedi. Kollarındayken, beni sımsıkı tutuyor; kalbime olduğu kadar ruhuma da derin bir iz bırakıyordu.

"Sen bana ne zaman sevgilim diyeceksin?" diye sordu, sesi derinleşmiş, tınısı kulaklarımda yankılanarak daha erkeksi bir hâle bürünmüştü. Söylediği şeyi gerçekten kastediyordu; gözlerinde cevap bekleyen karanlık, sabırsızdı.

Onun sorusu zihnimde yankılanırken, ne cevap vereceğimi bilemedim. İçimde aniden beliren cesaret dalgası ile parmak uçlarımda yükseldim ve kollarımı boynuna doladım. Yaptığım harekete şaşırsa da bakışlarında daha derin bir ifade saklıydı. Lucas'ın varlığı beni esir alırken, bu etkinin karşılıklı olduğunu görmek beni rahatlatıyordu.

İLK AŞK (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin