35. (Son)

98 18 3
                                    

Anahtarı çevirip içeri girdiğinde tüm ev sessizdi. Belli ki Lowell uyumuştu. Salona adımladığında Louis'nin başını eğmiş elindeki defteri sıkıca tuttuğunu gördü. Sertçe yutkunarak gözlerini defterden ayırmadan Louis'ye doğru birkaç adım attı. Sabahtan beri aradığı günlük olarak kullandığı defter şu an Louis'nin elindeydi.

Louis onun geldiğini yeni fark ederek gözlerini buluşturdu. Harry'nin aşık olduğu kirpikler ıslanmış, gözleri kırmızı renklere bürünmüştü. Yeşil gözleri bu görüntüye dayanamayarak hemen doldu. Okumamış olmasını dilese de karşısındaki yıkılmış adam görüntüsü bunun imkansız olduğunu söylüyordu.

"İ-iyi misin?" Louis başını iki yana sallayarak gözlerinde saklayamadığı bir hayal kırıklığıyla baktı ona.

"Artık bir şeyleri konuşmamız gerekiyor bence." Harry başını sallayarak yavaş adımlarla onun yanına yaklaşıp karşısına oturdu. "Öncelikle, yazdığın şeyleri izinsiz okuduğum için özür dilerim. Koltuğun yanına düşmüştü, ne olduğuna bakmak istedim. Aradaki ayracın olduğu sayfa açıldı direkt, göz atınca bizimle ilgili bir şeyler yazdığını gördüm." Harry, Louis ile ilk tanıştığı günden itibaren yazdığı yeri ayraçla ayırmıştı. Ara ara kendisi de okuyup ağlama krizine girerdi önceden. Bazı sayfaların alt kısımları ıslandığı için buruşmuştu. Louis onun yazarken normal şeylerden bahsetmeye çalışsa da göz yaşı döktüğünü anlamıştı.

"Birkaç sayfa okuduktan sonra bunun özel bir şey olduğunu anlayıp okumayı bırakman lazımdı." gergin hissediyordu.

"Haklısın, özür dilerim." Yüzünü kurulayarak boğazını temizledi. "Burada yazan her şeyi okudum." Harry gözlerini yere çevirdi.

"Gitme nedenini de öğrendim. Benimle artık yapamadığını, birbirimize zaman ayıramadığımızı söylemiştin. İki yıl sonra karşıma çıkıp böyle bir neden sunman tabii ki tatmin etmemişti beni ama durumu anlayıp dinlemeden direkt gitmek ne demek Harry?" Gözleri tekrar dolmaya başlıyordu. "Gittiğin iki yıl boyunca hep neden gittiğini, nerede olduğunu düşünüp durdum. Anneni bıktırana kadar sordum seni. Belki biraz kafanı dinler geri dönersin, diye düşündüm. Annenin kapısında bir umut bir haber gelir diye kaç gece sabahladım biliyor musun?" Harry gözünden akan yaşı hızlıca sildi.

"Keşke o mektubu ilk okuduğunda bana olayın ne olduğunu sorsaydın. Benim seni aldatma ihtimalimi bile nasıl düşünürsün? Benim kimseyle ilişkim yoktu. Sen hariç kimseden çocuğum da olmadı. Sen gittikten sonra kafanı dinlemek istediğini düşündüm. Bilmeden bir şey söyleyip seni üzdüğümü düşündüm. Telefonuna ulaşamadığım için belki bir geri dönüş sağlarsın diye doğum gününü mail atarak kutladım. İki yıl boyunca senden tek bir haber alabilmek için çıldırdım resmen. Annen sadece iyi olduğunu, merak etmememi söylüyordu." dudaklarından acı bir gülümseme geçti.

"Nasıl merak etmeyebilirdim ki? Sen benim tek aşkımsın. Eğer istesen bir saniye bile düşünmeden canımı veririm. Hiçbir şey söylemeden beni terk etmeni atlatamadım."

"O mektup eve geldiğinde sürpriz hazırlıyordum sana. En sevdiğin yemeği yapmıştım. Bir anda kocamın başka bir kadından çocuğu olacağını bildiren bir mektup geldi. Sürekli işten geç dönüyordun ve ben o an mantıklı düşünemedim. Konu sen olunca hiçbir zaman mantıklı düşünemiyorum ki ben. O an sadece gitmek geldi içimden. Orada neler yaşadığımı kimse bilmiyor. O günlükte yazanlar yaşadıklarımın çeyreği bile değil."

"Yanında olabilirdim. Belki de yeterince çabalamadım seni bulmak için. Eğer gerçekten çabalasaydım bulurdum. Boş boş dönmeni beklemek dışında bir şey yapmadım. Ben seni kaybettiğimi çok çabuk kabullendim belki de." Harry gerçeğin bu olmadığını biliyordu.

Diary | LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin