1k olmusuz masallah tututu
~
Okuldan eve geldiğimizde stresli bir şekilde ders çalışıyordum. Sınavlar yakındı, bugün tekrar etmezsem birdaha hiç çalışmazdım. Yaklaşık iki buçuk saat sonra bitirdiğimde masadan kalkarak dolabın önüne geldim.
Bu akşam babaannem, dedem ve amcamlar gelecekti. Anneannemler ise hastane kontrolü olduğu için daha sonra geleceklerdi.
Muğlalıymışız.
Eski ailem Adanalıydı.
Benim için farklı bir geçiş olmuştu. Doğu'dan Ege'ye.
Dolabı açıp giyebileceğim bir şeyler aradım. Elbise çok abartı olurdu bence, tişört pantolon da sade. Crop da beni aşardı. Zaten elbise ve crop giyecek bir fiziğim de yoktu.
Gelenlerin ne tür kişiler olduğunu bilmediğim için ayrı bir stres vardı üzerimde. Eski ailemdeki gibi kötüler miydi, yoksa babam gibi iyi insanlar mıydı? Sonuçta aralarına yabancı birisi geliyordu, acaba nasıl karşılayacaklardı?
Ne yapmam, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Yatağa oturduğumda içli bir nefes verdim.
Önceki akrabalarım beni hep ya dış görünüşten ya da derslerden vurmuşlardı. Eylül'ü veya abilerimi ise her koşulda sevmiş, desteklemişlerdi. O zamanlar onlara yaranmak için türlü türlü şeyler denemiştim, ama hiçbir faydası olmamıştı. İkizim Eylül yerden çiçek toplayıp götürse bile hep övgü almıştı.
Düşünceleri def edip telefonumdan saate baktım, 4.30 olduğunu gördüğümde ayaklanıp Kerem'in kapısına geldim. Biraz onunla vakit geçirmek istiyordum, sonra kıyafet işlerini hallederdim. İçeriden "Gel." sesi duyduğumda kapıyı açtım.
Girdikten sonra Kerem'i yatağına uzanmış laptopuyla uğraşırken gördüm. Laptoptan sesler gelince kaşlarımı çattım, Kerem'e bakarak "Müsait değil misin?"diye fısıldadım, gülerek "Gel, gel." diye elini salladı.
Başımı iki yana salladığımda "Uraz'larla konuşuyoruz, gel." dedi. Tam cevap verecektim ki bir ses daha duydum "Simge mi o?" demişti biri, sesinden anladığım kadarıyla Utku'ydu. Kerem kafasını salladığında Utku bağırdı.
"Simge gel buraya, sana haberlerimiz var!" Kerem bir kolunu kaldırıp oturmam için bana baktığında yavaşça yanına gidip oturdum.
Umarım kamerada çirkin çıkmıyorumdur.
Belime sıkı sıkı sarılan Kerem ile kafamı bilgisayara çevirdim. Utku, Uraz ve Umut dışında biri daha vardı. Dikkatli baktığımda onu tanımadığımı fark ettim.
Siyah dalgalı saçları, yuvarlak gözlüğü ve sert bakışlarıyla ekrana bakıyordu. Çok yakışıklıydı. Gözlerini kıstığını gördüğümde ben de kıstım. Nefeslerimin hızlandığını hissettiğimde hala onu dikizliyordum.
Birden gözlerimin kapanması ile kendime geldim. Yüzümdeki elleri aşağı indirip Kerem'e baktım. Bana hayretle bakıyordu.
"Ne oluyor şu an?" kendi bile inanamıyormuş gibi bir bana bir ekrana bakıyordu, emindim ki baktığım çocuğa bakıyordu.
Utandığımı hissettim, boğazım düğümlendi. Melih'ten sonra ilk defa bir çocuğu beğenmiştim, o da çok yakışıklıydı. Kesinlikle bana bakmazdı. Böyle çocuklar çoğunlukla güzel kızları, ağzı laf yapanları severdi. Benim şansım her yönden sıfırdı yani, kıyaslanamazdım bile.
"Bir şey olduğu yok, ne oldu?"
Salağa yatarak konuyu değiştirmeye çalıştım. "Ee Utku haberin vardı bana, ne diyecektin?" sakinleşmesi için beline sarılıp kafamı göğsüne koyup öyle dinledim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNKİSAR
HumorGerçek aile hikayesi. Başkalarının nefretini bir şekilde sırtlayabilirsin, içine gömerek hiçbir şey olmamış gibi de davranabilirsin. Peki ya kendine olan nefretin? - İnkisar: Kırılma, paramparça olma hali.