🎞️supersonic
"Nasıl yani?"
Gavin'in sorusuna karşılık mantarı açtığımda köpüren şampanya bacaklarıma aktı. Sorun etmedim.
Gavin'in gözleri gözlerimdeylem öne eğildi. Bacağımın alt kısmını kavradı ve hafifçe kaldırdı. Dudaklarını tenime yaklaştırdığında kaşlarımı kaldırdım. Dilini çıkarıp ıslaklık boyunca gezdirirken nefesim kesildi. Titrediğimde şişeyi bir an elimden düşürecekmiş gibi oldum.
Gavin durarak başını kaldırdığında çenesi dizime değdi. "Ne? Bu şekilde içmeyecek miydim?"
Şu anda konuşma yetişimi kaybetmiştim. Vücudum hala Gavin'in parmaklarının tenime uyguladığı baskıda kalmıştı. Gözlerimin önünde ise bacaklarıma eğilmiş Gavin ve dilini gezdirişinin çekiciliği vardı.
Başımı olumsuz anlamda sallayarak şişeyi dudaklarıma götürdüm ve küçük bir yudum aldım. Yutmadım. Gavin'e bakarak yüzüne eğildiğimde ağzı açılıp kapandı, tekrar açıldı: "Bu gerçekten oluyor mu lan?"
Başımı onaylarcasına salladım. İşaret parmağım boynundaki zincire dolayarak çektim, başını hafifçe kaldırmasını sağladım ve dudaklarımı dudaklarına değdirdim. Gavin'in iç çeker gibi inlemesi gözlerimin bir anlığına zevkle kapanmasına sebep oldu. Çıkardığı ses güzeldi. Erkeksiydi ama kaba değildi, arzuluydu. Ağzını açtığında sıvıyı ağzına bulaştırdım, o yutkunurken dilimi dilinin etrafında kıvırarak geri çekildim.
Kısa oluşuna karşılık şok ve hayal kırıklığına uğramış yüzünü incelerken daha büyük bir yudum aldım ve dudaklarına yapıştım. O yutkundukça elimi boğazında aşağı yukarı hareket ettirdim. Gavin öpüşmeyi derinleştirmeye çalıştıkça geri çekildim ve içkiyi yudumladım ama en sonunda, ona izin verdim. Açlık Gavin'i ele geçirdiğinde, dudaklarımızı ayırmadan beni sertçe kucağına çekti ve tüm benliğimi istila edercesine ağzımda dolaşmaya başladı. Yer yer dudaklarımı emdi, ısırdı; dilimdeki içkiyi tattı, ağzıma tekrar tekrar yaydı.
Aramızdaki çekim, öpüşmenin nefesimiz yetmese de devam etmesini sağlıyordu. Dilini asla ağzımdan çıkarmayacak gibi sertçe öpüyordu beni. Ona verdiğim karşılık ise daha hararetleniyordu. Baskınlaşıyor, ara sıra da teslim oluyordu.
Göğüslerimi göğsüne sürttüğümde kalçalarımı tutan eliyle bedenimi kendine bastırdı. Bacaklarımın tam arasındaki sertliği hissettim, bedenim istemsizce kıvrandı ve ona sürtünmeye başladım.
Durmam gerekiyordu.
Bedenim bana lanetler ederken soluklanmak için geri çekildim. Hafifçe kayarak belimi masaya yasladım. Gavin'in elleri kalçamdan bacaklarıma kaymıştı ve hala sıkı sıkıya tutuyordu. Göğsü hızla inip kalkıyordu. Dudakları kızarmış, hırpalanmış ve şişmişti. Göz bebekleri o kadar büyümüştü ki neredeyse mavi tonu gizlemişti.
"İyi misin?" diye sordum.
Derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Başını iki yana salladı.
"Büyük büyük babaneni düşün." derken gözlerini açtı. Bana ciddi olup olmamadığımı anlamak istercesine baktı. "Ne? Bu, tüm azgınlığı bozar."
"Belezza, benim sapıklık seviyemin farkında değilsin herhalde. Ben mezarlıkta bile yiyişebilirim."
"Ah."
"Ah ki ne ah." diye mırıldandı. "Bu fikir aklına nereden geldi bilmiyorum ama bundan sonra beni böyle besleyebilirsin. Artık ben bir kuşum. Lanet olası besin için ağzını sonuna kadar açan bebek bir kuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir zehir gibi
Teen Fiction(5) Gavin Drew, gözlerinin tüm kadınları tavlayabileceğine inanıyordu. Ne var ki Novella Flores, mavinin her tonundan nefret ederdi.