13: Ortaklar

86 13 70
                                    

Her zamanki gibi ölümüne uyuyan arkadaşlarımdan ve alarmımdan erken uyanmıştım. Koynuma sokulmuş, iyice minikleşmiş ve tatlılaşmış Felix'i uyandırmamaya özen göstererek yataktan kalktım ve telefonumu da alarak kendimi banyoya attım. Banyodaki işlerimi halledip direkt mutfağa gittim.
Değerli arkadaşlarıma ve kendime krep hazırlamak için dolabı açtım. Her zamanki gibi Felix'in sütünün yine bitmiş olduğunu gördüm. Ah, hadi ama, her gece ballı süt içmek zorunda mısın?!

Yine Felix'i uyandırmamaya özen göstererek odaya girdim. Markete süt alıp geleceğim diyerek köpekli pijamalarımı çıkarmadan üstüme bir hırka aldım ve odadan çıktım. Jisung'un uyuyup uyumadığını kontrol etmek için salona girdim. Şaşırtıcı bir şekilde uyanıktı??

"Min? Nereye?"

"Sana da günaydın Ji. Markete gidiyorum, Felix yine sütleri bitirmiş."

"Hmm öyle mi?? Seungmin en iyi arkadaşımsın biliyorsun değil mi? Dünyadaki en iyi köpecik sensi-"

"Hayır Ji, abur cubur almayacağım."

"Offf. Kötü köpek."

Onun bu çocuksu hallerine kıkırdadım ve kapıya ilerledim. Kapının önündeki aynalıktan bir maske alıp evden çıktım.

Zaten yakın olan markete yürürken düşünebildiğim tek şey Changbin hyungun ne yapmaya çalıştığıydı. Hem aptal aptal planlar yapıyordu hem de Felix'e ağlıyordu. Hadi ama, gerçekten ne yapmaya çalışıyorsun?!

Markete vardığımda içeri girdim, fazla oyalanmamak adına hemen 2 kutu süt alıp kasaya yürüdüm. Çok pardon, ağzımı bozmayı pek sevmem ama... TANRI AŞKINA BU SIRA NE BÖYLE?!
Evet, hayyyvan gibi sıra vardı. Bu saatte ekmek veya sütten başka ne almaya gelmiş olabilirsiniz ki? Neden bu kadar uzun sürüyor?

Önümde oluşmuş milyar kişilik sırada sıranın bana gelmesine 2 kişi kala beklemekten sıkıldım ve telefonuma bakınayım dedim. Gerizekalılığımın üzerimde olduğunun kanıtı ise telefonumu yanıma almamış olmamdı.

Sıra bana geldi ve parayı ödemek adına elimi cebime attım fakat bu sabah gerizekalılığımın üzerimde olduğunu kanıtlayan başka bir şeyi fark ettim: Cüzdanımı unuttuğumu. Kafa mı bıraktılar, aah ah.

Tam 'üzgünüm, cüzdanımı unutmuşum. evim şurada, hemen gidip getireceğim.' gibi cümleler kurmak üzereydim ki arkamdan gelen tanıdık bir ses elindeki parayı uzattı ve süt kutularını da alıp beni dışarı çekiştirdi.

"Üstü kalsın. İyi günler."

Arabaya geldiğimizde süt kutularını arka koltuğa tabiri caizse 'fırlattı' ve beni de sütlerin ardından ön koltuğa oturtturdu.
(caiz caiz)
Selam, diğerlerinin aksine ben şaşırmayacağım. Ama bir şeyler oluyor şu an, karışmasan mı?
(tam istediğim gibi bir karaktersin şu an. gözlerim doldu. sustum söz.)
Sağol?

Dolanıp yanıma, sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırdığındaysa oluşmuş sessizlik ve sert davranışları sinirimi bozdu. Tam konuşmaya başlayacağım sırada arka koltukta Jisung'un olduğunu fark ettim.

"Jisung?"

Jisung'a bakıp anlamlandırmaya çalışan bakışlar attığımda Minho hyung da benim gibi arkaya döndü.

"Jisung? Senin ne işin var burda?"

"Seungmin'in çıkarken cüzdanını unuttuğunu fark edip peşinden çıktım. Sonra da seni gördüm. Kızgın olduğun için şüphelerim arttı ve arabaya oturdum. Sür şimdi nereye sürüyorsan."

"Şüphelerim derken?

"Chan ve Bin hyungun bir şeyler çevirdiğinden şüpheleniyordum. Sen dün oraya gideceğini söylemiştin. Seungmin de dün Changbin hyungun saçma davranışlarını öğrenince hiçbir şey söylemedi. Tavana asılı kaldı bakışları. Neyse şimdi de sen Min'in peşinden sinirli sinirli girince şüphelerim arttı işte."

NOT COINCIDENCE {chanlix}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin